“Bırak başkaları savaşsın sen evlen ey mesut Avusturya.” Bu meşhur sözler bize Avrupa tarihine kültürel, siyasal, sosyal miras bırakan büyük bir hanedanın tarihe bıraktığı izi gösterir. Ancak bu bir gerçektir ki, bu sözler sadece etkileyici bir slogan dan öte aynı zamanda uluslararası bir politikanın sonucudur. İlk Habsburg imparatoru 3. Frederik’ten itibaren Habsburglar Avrupa'nın güçler dengesi içinde yerini sağlamlaştıran ve Avrupa sistemi içinde belli bir denge siyaseti güderek ittifaklar oluşturan bir hanedandır. Hatta bu o kadar çok benimsenmiştir ki, bugün Kutsal Roma İmparatorluğu deyince Habsburgları anlarız.
Belli başlı ittifaklar Frederik ve onun oğlu Maximilian tarafında yapılmıştır. Maximilina Burgonya topraklarının varisi zengin Mary ile evlendiğinde Burgonya'yı (bugunkü Belçika ve Hollanda topraklarının bir kısmı) Maximilian’ın oğlu Philip Kastilya varisi Johanna ile evlendiğinde ise Habsburglar topraklarına Kastilya ve Aragon’u da katmıştır. 16. yy. ortalarına doğru Habsburg toprakları doğru Avrupa’dan batıya doğru uzanıyordu.
Bu geniş alana yayılmış hegemonik Habsburg yapılanmasına engel olan tek şey Fransa krallığıydı ve bunu engellemek için Habsburgların yöntemleri savaşmaktan çok evlilikten geçiyordu. Bu büyük yapı Şarlken'in tahtan çekilmesi ie birlikte avusturya ve ispanya habsburglarının ikiye bölünmesi ile sonuçlandı. İki ülkede de farklı hükümdarlar olsada aile aynıydı ve kuzen hükümdarlar arasında ikili evlilikler bir yüzyıl boyunca gitti. Amaç kuşkusuz Habsburgların Avrupa hegemonyasını Fransa’ya kaptırmamaktı. Ayrıca Avrupa'daki din reformunun dengesinin katoliklikten yana kullanmaya devam etmekti. şimdilik denge siyaseti katoliklerin kendi aralarında kurdukları ittifaklara bağlı olmakla birlikte bu ittifaklarla birlikte katolik karşı reform hareketini desteklemek asıl amaçtı.
Elbette pratikte Habsburg imparatorları kendi bünyesindeki protestan prenslerle dini hoşgörü göstermek zorunda kaldı ancak imparatorluk kanı fazlasıyla katolik ve saf Habsburg akıyordu.
Bütün bu siyasi 1600 yılların sonunda sahne küçük bir çocuğun bütün hayatını etkileyecekti. Küçük çocuğun adı İspanya kralı ikinci don Carlos idi ve İspanya tahtına çıktığında 3 yaşında olmakla birlikte Habsburg evliliklerinin genetik bozukluklarla sonuçlanan özelliklerinin hepsine sahipti.
Bunlardan en bilineni tarihe adını yazdırmış olan Habsburg çenesidir. Bu genetik bozukluk çene kaslarının fazlasıyla öne çıkık olmasıyla ilgilidir. Bunun sonucunda, kişi yemek yemekte zorlanır hatta konuşamaz. Hatta çoğunlukla ağzını kapatmakta zorlanır. Elbette küçük kralın başına gelenler yüzyıldır uygulanan saf Habsburg kanının sonucuydu. Kralın aile soy ağacı dallarıyla uzanan bir soyu değil daha çok dalların birbirine sarıldığı çemberi andırıyordu. Carlos’un anne ve babası amca yeğen, büyük anne ve babası kuzen ve onun ötesi ise kuzen, dayı yeğen şeklinde gitmekteydi. Habsburglar 15. yüzyılın başlarından itibaren siyasi açıdan avantajlı evlilikler yapıyorlardı ve bu evlilikler o kadar avantajlı olmuştu ki, hanedan üyeleri artık birbirleri ile evlenmiş, evlilik kuzen evliliklerinden amca yeğen evliliklerine geçiş yapmış evlilik toprak kazancı veya Avrupa'daki güç dengesini sağlamlaştırmak için kullanılmıştı. İspanyol Habsburglar ve Avusturya Habsburgları ittifaklarını ve Habsburg imparatorluğunu bir arada tutmak için genetik çeşitlilik ne kadar az olursa hastalıkların çıkma oranı artar anlayışı Habsburgların siyasi geleneklerinde mevcut değildi.
Kral Carlos elbette bozuk çene yapısıyla birlikte orantısız bir vücuda ve deforme olmuş bir yüze sahipti. Bunu dışında iç organlarında bozukluk ve düşük bağışıklığı onu sürekli hasta ediyordu. Yemeklerini çiğnemediği için ise onları bir bütün olarak yutmak zorundaydı. sürekli geçirdiği epileptik krizler ise durumu daha da zorlaştırıyordu.
Bugünün tarihçileri Carlos’un rahatsızlığının tam teşhisinin ne olduğuna dair çeşitli teoriler ürettiler. Bu konuda çeşitli fikir ayrılıkları olsa da, bir şey kesindi: genetik hastalığa sahip kralın geleceği Avrupa’nın geleceğini de belirleyecektir. Bütün bu rahatsızlıkların sonucunda Carlos iki defa evlenmiş olsa bile çocuk sahibi olamayacaktı. Arkasında varis bırakmadan 39 yaşında öldüğünde ise Habsburg toprakları ve İspanya imparatorluğu dağılmak üzereydi.İlk dünya savaşı olarak anılan İspanyol veraset savaşı Habsburglar’ın İspanya topraklarını paylaşma savaşı olarak bilinse de, birçok ülkenin katıldığı ve farklı kıtalarda savaştığı bir mücadele oldu. Bu savaşın sonucunda ise ne Habsburglar eski gücüne sahipti ne de Avrupa'nın siyasi haritası eskisi gibi oldu.
Comments