top of page

Tarihi Değiştiren Yer: Göbeklitepe


 

Bilinen tarihi değiştiren, bizi gizemli bir geçmişe uzandıran yerdir Göbeklitepe. Şanlıurfa’nın Örencik köyü yakınlarında yer alan Göbeklitepe, her yıl yerli ve yabancı turist akınına uğramaktadır. Yaklaşık olarak 12 bin yıllık olduğu düşünülen bu kült yapı, hala gizemini ve sırlarını korumaktadır. İlk olarak tarih sayfasına 1963’te çıksa da, çok önemli görülmemişti. Göbeklitepe çok uzun yıllar tarım alanı olarak yerli halk tarafından kullanıldı. 1983 yılında tarlasını süren Mahmut Kılıç, tarlada bulduğu oymalı taşı müzeye götürdü fakat eser sıradan kabul edilip, müzenin deposuna kaldırıldı. Yıllar sonra, yani 1993’de Nevali Çori’nin taşınması için ülkeye gelen Klaus Schmidt, müzenin deposunda bu eseri görür. Schmidt, eseri görünce şaşkınlığını gizleyemez. Garip olan kısım ise, bunu müzeye kimin getirdiğini, kimsenin bilmemesiydi. Daha sonra bir şekilde Mahmut Kılıç’a ulaşıldı ve Mahmut Kılıç, Schmidt’e taşı bulduğu yeri gösterdi. 1994’de Klaus Schmidt’in ekibi ve Şanlıurfa müzesinin ortak çalışması sonucu kazı çalışmalarına başlandı. Schmidt, devasa boyutlarda T şekilli, üzerleri kabartmalarla dolu olan taşlarla, bilinen tarihi 7 bin 500 yıl geriye götürdü. Uzun süren kazılarda Neolitik çağa ait boyları 3 ila 6 metre arasında değişen üzerinde çeşitli hayvan figürleri işlenmiş insan bedenini andıran tonlarca ağırlıkta dikili taşlara ulaşıldı. Alanda şuan kazılan 6 adet tapınak görünüyor fakat bu şekilde 20 tapınak olduğu düşünülüyor. Burası, birçok esere ilham vermiştir. Aynı zamanda NETFLİX TÜRKİYE dizisi olan Atiye’nin de temel konusudur. 2018 yılında UNESCO Kalıcı Miraslar Listesine kabul edildi. 2019 yılı ise GÖBEKLİTEPE yılı ilan edilmiştir. Şehir merkezinden yarım saat içinde bu gizemli, mistik yeri ziyaret edebilirsiniz. Gelin beraber bu yapının neden bu kadar önemli olduğunu inceleyelim.



Neolitik çağa bakıldığında, insanlar henüz yerleşik hayata geçmemişken neden böyle bir yapı inşa etmek istediler? Kazılar sonucu ulaşılan sonuçlarda, bu insanların avcı-toplayıcı olduklarını düşündüler. Bunun asıl sebebi, yerleşik hayata geçtiklerine dair herhangi bir kanıt bulunamaması. Ne ev kalıntısı, ne kap kacak, ne bir doğurganlık figürü, ne de alet. Yine de bunu neden inşa ettiklerine dair kesin bir kanıt bulunamamıştır. En çok üzerinde durulan hipotez, buranın bir ibadet merkezi olduğu yönündedir. Eğer bu doğru ise, Göbeklitepe’yi insanlık tarihinin en eski ibadethanesi yapmaktadır. Bu alanın insan evriminin önemli parçası olmuş olabileceği düşünülmektedir. Din kavramının henüz olmadığı bir dünyada neden bir tapınak kurma amacı hissettiler? Aslında buradaki temel olgunun KORKU olduğunu görebiliriz. Henüz din olmasa da, insanlık yine de kendinden büyük bir gücün varlığına inanmış olmalı ki, bir tapınak inşa etmek istemiş. Yapılan kazılarda, milyonlarca kemik bulunmuş olması ve bu kemiklerin birçoğunun hayvanlara ait olması, aslında buranın bir tapınak-adak yeri ihtimalini arttırıyor. İnsanlar yabani hayattan korunmak için göksel varlığa, çeşitli kurbanlar adamak istemiş olabilir. Hipotezi güçlendiren bir diğer sonuç ise, vahşi hayvanların kalıntılarının olması, insanlığın henüz hayvanları evcilleştirmediğini gösteriyor. Bu da demek oluyor ki burası bir sığınak ya da yerleşim alanı değil, gerçekten bir tapınaktır. Göbeklitepe için dünyanın en eski tapınağı, “Din’in doğduğu yer” ve hatta “Cennet Bahçesi” (Aden Bahçesi) deniliyor. Klaus Schmidt’e göre artık çorak olan Göbeklitepe, bir zamanlar çok bereketli bir bölgeydi. Sütunların üstündeki kabartmalarda yabani buğday ve arpa figürleri bunun kanıtı olarak gösterilir. Ancak insanlık, çevrenin bozulmasına yol açarak bu “cennet”in yok olmasına sebep oldu. Bu yok olma süreci, büyük ihtimalle bir süre sonra bu kült yapının etrafında şehirlerin kurulmasıyla başladı. Göbekli Tepe’de bulunan taşlar, M.Ö. 8000’de toprağa gömüldü. Çoğu araştırmacı Göbeklitepe’nin insan eliyle gömüldüğünü düşünüyor. Çünkü taşların üzerindeki toprak ve çakmak taşları düzgün bir şekilde yerleştirilmişti. Yani herhangi bir deprem ya da başka doğal afetin neden olabileceği şekilde değil. Bunun nedeni hala gizemini korurken, tabi ki çeşitli hipotezler bulunmakta. Bir kısım insan oranın lanetli olduğuna inanıyordu. Fakat Şanlıurfa halkı Göbeklitepe’nin bulunduğu yerin kutsal topraklar olduğunu düşünüyordu. Belki de öyledir.


Dünyanın Uyanışı

“Sıradan biri olman sıradışı bir kadere sahip olamayacağın anlamına gelmiyor.”



Biraz kitaptan bahsedecek olursak; Şengül Boybaş tarafından kaleme alınan bu hikâye, iki kitaptan oluşmakta. Romanı yazmadan önce yaklaşık 3 yıl Göbeklitepe ile ilgili araştırma yapan Şengül Boybaş, dünyanın en eski kült yapılar topluluğu olan Göbeklitepe’ye dair bilgiler verirken bir yandan da okuyucunun hayal kurmasını, kendini keşfetmesini sağlıyor. Sizi bir nokta da karakterle, çevreyle sarıp sarmalıyor. Bir süre sonra kendinizi Atiye’nin yerinde buluyorsunuz. Acısı, düşünceleri, sevinci sizin oluyor. Atiye dizisine ilham olan bu kitapta, Atiye’nin sıradışı geçmişi ve yolculuğunu gözlemliyoruz. Rüyalarında gördüğü imgeler eşliğinde Göbeklitepe’ye yola çıkan Atiye, bu sırada sadece geçmişini değil, geleceğini, taşıdığı görevi, yapması gerekenleri fark ediyor. Tanrılarla savaşlar, mistik güçler, başka boyutlar, bu boyutları koruyanlar. Kitabı okurken, Atiye ile beraber Anadolu’yu karış karış dolaşıyorsunuz. Yeraltındaki geçitlerden geçmişsiniz ve bir anda Nemrut’tasınız ya da Kapadokya da. Tabi ki mekân Göbeklitepe olsa da, konu bir yerde diğer tüm hikâyelerle aynı. İyi ile kötü arasındaki kutsal, çağları aşan savaş. Bu öyle bir savaş ki boyutları bile aşıyor. Diziyi izleyip, tatmin olmadıysanız kesinlikle kitapları okumalısınız. Küçük bir uyarı, dizideki birçok karakter kitapta yer almıyor.


“Her insan kendi evreninde, kendi seçimleriyle var olur. Zamanın çizgileri farklıdır. Sadece bir yol boyunca hareket eder.”


The Gift: Atiye



Diziye bakacak olursak, Atiye İstanbul’da yaşayan bir ressamdır. Çocukluğundan beri aynı sembolü çizen Atiye, resmen bu sembolü çizerken kendinden geçiyor. Kimse sembolün anlamını bilmiyor. İşte yolları arkeolog Erhan ile burada kesişiyor. Çünkü Erhan Göbeklitepe’de önemli bir keşifte bulunuyor. Atiye’nin çizdiği sembol, Göbeklitepe’de bulunan bir kabartmadır. Rahatlama duygusuyla bir gün yola çıkan Atiye, kendini mistik bir yolculuğun içinde bulur. Atiye'nin oyuncu kadrosunda, Beren Saat, Mehmet Günsür, Metin Akdülger, Melisa Şenolsun, Başak Köklükaya, Civan Canova ve Tim Seyfi yer alıyor. OG Medya tarafından hayata geçirilen Atiye'nin baş yürütücülüğünü Özge Bağdatlıoğlu ve Jason George; yapımcılığını ise Alex Sutherland üstleniyor. Konu aslında oldukça ilginç. Yaşadığımız coğrafya, masallarla, hikâyelerle, mistik dünyalarla bezeli. Netflix de bu konunun üstüne giderken, Atiye bana göre biraz havada kalmış. Yüzeysel işlenmiş. Aceleye gelmiş gibi. Birebir kitapla aynı işlenmese de, sadece ilham alınmış olsa da, bazı konulara hiç değinmemesi hikâyede boşluklara neden olmuş. Oyuncu kadrosu iyi olmasına rağmen, repliklerin İngilizce için uygun yazılması sonucu, trajik-komik replikler ortaya çıkmış. Mekânlar iyi yansıtılmamış. Yine de keyif alınacak bir dizi. Dizinin tonu biraz karanlık. Bunu söylememin nedeni, dizi de aslında herkesin iç dünyasında yaşadığı şeylerin baskın bir şekilde gösterilmesi. Dizi bugünlerde 3. sezon ile final yaptı. Size keyifli seyirler dileriz.

 

1 Comment


hasahan272727
Aug 12, 2021

harika...

Like
bottom of page