Adı konmamış bir ezberken yüreği, ruhunun başka bir ruha üflediği yerde seyirciydim. Namuslu akşamlara soytarı gündüzler rastlamıştı. Zil zurna sarhoştum ona; her susayışta kana kana kendime damlayandım.
Seviyordum. Gözlerinin gül bahçesine altın harflerle bir yaşamak koymuştum yazmaktan öte. O yaşamak başkasına ait olurken bu yazmak bana kaldı sonsuz seferde.
Görmedi beni; hatır gönül bilmedi, aramadı, özlemedi, sormadı. Yansımasıydım halbuki, her cennetten bir çalandım sırf biz olabilmek için.
Adı konmamış bir geceyken, Uranüs'e aldandı. Ben ne Venüs ne Neptün ne de Jüpiteriydim yüreğinin. Kırmızı bir çizgisi vardı, çatık kaşları ve arada bir gelen selamı... Her şeye razı sana çokça nöbet geçirendim; arsızdım, kalın puntolarla yazılmış 1.5 satır aralığına bir boşluk sen bırakılmış sana aşktım.
Şimdi soy acılarımı rüzgarla, kır belini sevmelerin ve magazinde geçen bensiz adının yanına koy başka birini. Farkın bile farkı olmaz bu saatten sonra.
Sözcüklerim gözcüsü oldu bir selamının; elin havaya kalksa, bedeninden bir kıvılcım çaksa safi buradayım; sade sana vatanım, sana hürüm, sana çalışkanım. Arı kalbimin tek şarabı sensin. Ballarımdan soyutladım kendimi; içtim göz göre göre seni. Sarhoşum, seni içmelerle kendimi barıştıramayışıma hemdemim...
Elzem göz çukurlarının sana bana yüksek tepelerden inilen o evlerden birinde ev kuramadım; çöldeyim, bahtsız bedevinin taht eskitmesiyim, ondan da zavallıyım.
Soy kaderi rüzgarla, beyaz dişlerinin arasında çiğne umudumu; hangimize bu saatten sonra ne fark eder? Yanlış cümleler benden çıksa doğrular sana mı titrer? Korkuyorum. Bul beni. Çıkar vedaların Azrail görünümünden. Sende yalpayım, titreğim, çok doğrudan yanlışım, yanmışım, alev tutam kahırlarından estetik meraklısı sevdaya boş kefeyim, saltanatsızım...
Soy bu geceyi; yorgunum. Pijamalarını giydir, oyunu başlat. Bir yatağı küçük bir karyolaya bölüştür, kalbimin çekmecesinde aç kendini. Islak imzalı umutsuzluğumdan yakala, söz beni bul; göz beni bul, yürek beni bul. Bulvarda izi kalsın yalnızlıkla öpüşmelerimin.
Yüreklim, söyle ister misin saadeti volkandan çöle düşeni? Neden hayrı yok gözlerinin bana madem? Soy kirpiklerimi rüzgarla, çiz beni sözcüklerimden...
Kader tavanına konan kelebeğin ölüsü bizde bulunmaz ki zaten.
Gel beni, sev beni, git beni madem; yol bize çıkarsa kavuş beni yüreğinle. Savur beni rüzgarla, yüreğinin sesine kat beni; gül beni gözü gönlünden ağır yaralım; fikrimin sensiz aydınlığı yok ki zaten.
Karalıyor karanlık seni, gündüz sevgisi sensin. Uyut beni sevgilim; sözü yüreğe geçmeyenim... Bir bedenin yükünü kanatlarına takan yürek, bir ayrılığın başlayışına ölüm yerleştirmiş. Öl beni yüreklim; sözüm göz bebeklerinin öz bebeklerime bir türküyle bile kavuşamayışına zaten...
Comments