Sanat duyguların ve ilhamlarımızın ifadesidir.
Bu dolaylı bir kendini ifade ediştir ve insanı hayvanlardan ayıran en belirgin davranışlardan biridir. Bir başka gösterge ise insanın düşüncesi üzerine düşünebilmesidir. Yani sanatın psikolojiyle iç içe oluşunun sebebi en başta sanatçının bir duygu ve düşünce sistemine sahip olmasıdır. Burada daha önemli olan ise duyguların varlığıdır. Duygularının farkında olmayan ve ifade edemeyen kişiler duygularını düzenlemekte daha fazla zorlanırlar. Farkında olunmayan hiçbir sorunun çözülemediği gibi fark edilmeyen duygular da çözümlenemez ve başıboş bir enerji olarak istemediğimiz tepkilere sebep olabilir. Sanatın sağladığı duyguları ifade ediş işte bu yüzden çok değerli bir yer tutar.
Peki nasıl oluyor da sanat psikolojik anlamda bir dışavurum sağlıyor? Müzik, dans, resim, şiir... Hepsi de bireyin yeteneği ve mizacı doğrultusunda farklı bir kapı açıyor. Sanatların icra edilmesi sırasında olan şey ise duyguların dolaylı olarak somutlaşması ve biricik olan kişiliğimizi gösterme fırsatı. Ortaya somut bir eser çıkıyor ve kendimizi anlatma ve içimizdeki potansiyeli ortaya çıkarma endişesi son bulabiliyor. Özellikle sanatçının kendini gerçekten dinleyerek ortaya çıkardığı eserinin tanınması bunu en çok sağlayan sebeplerden biri oluyor.
Duygularımızı ifade etmek sanatın tek amacı olmasa da aslında büyük bir kendini ifade etme fırsatı sunuyor bizlere. Duyguları ifade etmenin gerekliliğinden bahsediyoruz ancak herkes duygularını çok sağlıklı bir şekilde anlamlandırılabilir olsaydı sanat ve edebiyat gibi alanlara ihtiyaç hisseder miydi insanlık diye de düşünmeliyiz belki. Bu noktada sanatın içimizde var olmaya devam eden güçlü duyguları ifade etmenin medeni ve zarif bir yolu olduğunu söyleyebiliriz.
Estetik kaygıların varlığı da aslında genellikle temel ihtiyaçların karşılanmasından sonra mümkün görünüyor. Daha hayati ihtiyaçları olan birinin sanatçı gözüyle dünyaya bakabilmesi pek olası olmayabilir. Bu anlamda sanatın refah seviyesi yüksek toplumlarda daha fazla icra edilmesi beklenen bir durumdur. Bunlara bir başka önemli ek de yaparsak, estetik zevkin birçok fiziksel ve psikolojik iyi olma haline katkı sağladığı da yapılan nörolojik bilimsel çalışmalar ile görülebilmiştir. Örneğin bir müze ortamının daha düşük kortizol seviyelerine ve bilişsel iyileşmeye katkı sağladığı gözlemlenmiştir. Sonuç olarak sanatın ve estetiğin hayatımızın içinde olması psikolojik sağlığımız için göz ardı edilmemesi gereken bir yerde durmaktadır.
Kommentare