top of page
betlaykul

Ruh Eşini Arıyor musun?


 

İnsanlığın var oluşundan beri hepimizin aklında olan bir soru: ruh eşimiz gerçekten var mı? Aşk herkeste olan içgüdüsel bir duygudur. Herkes ömrü boyunca diğer yarısını arar, iki ruhu bir bedende birleştirmeye çalışır ve diğerine ilaç olur. Yoksa bu inanç sadece insanların en yalnız hissettiği anlarda umutlarını süsleyen bir hayal midir? Ruh eşimizi kaybedebilir miyiz? Kaderimizi değiştirebilir miyiz? Mitolojik efsaneler bu sorulara ilgi çekici yaklaşımlarda bulunmuşlar.


Yunan mitolojisine göre; insanlar tek ruh ve bedende birleşmiş dört kollu, dört bacaklı bir şekilde yaratılmış. Çok güçlü yaratıklar oldukları için her türlü taşkınlığı yapıp tanrılarını unutmuşlar. Tanrılar insanların onlara üstünlük sağlayacağından endişelenmiş. Bu durum Tanrıları Zeus'u çok öfkelendirmiş ve insanları cezalandırmak için bedenlerini ve ruhlarını bir kadın ve bir erkek olmak üzere ikiye bölmüş. Artık birbirinden ayrılmış bu bedenler eskisi kadar güçlü değildi. Bu durum onları çok korkutmuş. Bu korkak bedenler sadece birbirine sarılmakla yetinmiş. Aristofanes: “Her biri diğer yarısının hasreti içindeydi; bu yüzden, birbirlerini sarıp sarmalarlardı.” Tanrılar bu durumla yetinmemiş ve bedenleri eşsiz bir düzen içerisinde evrenin farklı köşelerine dağıtmış. Bölünen bedenler hayatlarını birbirini bulmaya adamış. Bulduklarında yeniden tek ruh olmaya ve tanrılarından af dilemeye çalışmışlar.



Bu aşk ve birleşme anlayışı farklı kültürlerden tanıdık geliyor. Buradaki aşk anlayışına konuya farklı bir bakış açısıyla kendi içerisinde farklılaşarak bir de uzak doğu mitolojisinde yer verilmiş. Çin mitolojisine göre, her insan ruh eşiyle görünmez kırmızı bir ip ile ayak bileğinden bağlıdır. Japon mitolojisine göre ise serçe parmaklarından bağlıdırlar. Bu ip ne olursa olsun kopmaz veya gevşemezmiş. Eninde sonunda bu insanlar birbirlerini bulur ve evlenirlermiş. Efsaneye göre: Bir çocuk yolda yürürken yaşlı bir adamla karşılaşır. Bu adamın Ay ve Evlilik Tanrısı olduğundan haberi olmayan çocuk yaşlı adamla kısa bir sohbet geçirmiştir. Yaşlı adam çocuğa kaderinin bir iplikle evleneceği kadına bağlı olduğunu söyler ve o kadını gösterir. Evlenmekte henüz niyeti olmayan çocuk, eline bir taş alır genç kadına fırlatır ve kaçar. Yıllar sonra ailesi bu çocuğu tanımadığı biriyle evlendirir. Âdete göre kadının yüzü bir örtüyle kapalıdır. Düğün gecesi evlendiği kadının yüzünü gören genç, kaşında bir süs takılı olduğunu görür. Neden taktığını merak eder ve sorar. Kadın da küçükken bir çocuğun ona taş attığını ve o taşın kaşına denk gelip iz bıraktığını söyler. Yıllar sonra; ipinin ve kaderinin bağlı olduğu kadınla evlenmiştir.



Bu konu hakkında birçok efsane olsa da hepsi bir ruh eşimizin olduğunu ve bir şekilde ruh eşimizle karşılaşacağımızı söylüyor. Bu efsaneler, ne olursa olsun kaderimizdeki kişinin değişmediğini istesek de bu bağı koparamayacağımızı anlatıyor. Tabii bu efsanelere kendinizi kaptırıp kısmetinizi oturduğunuz yerden beklemeyin. Ruh eşinizi aramaya devam.

 

Comentários


bottom of page