Günümüzde global çapta ana akım olan dünyayı kasıp kavuran ve Hip-Hop kültürünün bir parçası olan Rap'in doğuşunu hiç merak ettiniz mi? Cevabınız; 'Evet!' ise hemen başlayalım.
1970’lerin başında Amerika’ya disko kültürü hakimdi. Her kesimden insan en güzel kıyafetleriyle diskoya gider ve disko müziği dinlerdi. Ancak Bronx gettolarındaki siyahi gençler yeni bir heyecan arayışı içindeydi.
Bu arayışı gören Kool Herc ilk Hip-Hop partisini veren DJ olarak tarihe geçmiştir. DJ Kool Herc, partide plakları çalarken şarkının davul ve bateri ağırlıklı geçiş kısımlarını tekrar tekrar çalarak kalabalığı coşturmuş dans ettirmiş bu sayede partilere yeni bir soluk getirmiştir.
Böylece Hip-Hop çevrelerinde ‘’Kutsal Üçlü’’ olarak bilinen: Grandmaster Flash, Africa Bambaataa ve Kool Herc Hip-Hop'un temellerini atmıştır.
Devletin görmezden geldiği yoksulluğun ve sefaletin kol gezdiği siyahi erkeklerin kendilerini sokak çetelerinde gösterdiği Bronx’un sokaklarında genç erkekler Hip-Hop tutkusuna kendilerini kaptırdı.
Tabii günümüzde Hip-Hop deyince insanların aklına DJ’ler değil Rapçiler geliyor. Peki Rapçilik nasıl başladı? Ritimler sözlerle ne zaman buluştu?
New York diskosundan çıkan DJ Hollywood ilk ritmik Rapçi ve Rap'in ilk kralı olarak değerlendiriliyor.
Rap'in ilk dönemleri olarak tabir edilen bu dönemlerde Bronx’daki gençler kendilerini bu çılgınlığa fazlasıyla kaptırmış sokaklarda arkadaşlar arasında sürekli rap yapar olmuştu.
O zamanlar rap dinlemek için Bronx’da bir Hi-Hop partisine gitmek zorundaydınız. Çünkü henüz kaydı yapılmış bir Rap şarkısı yoktu. Partilerde Rapçileri kaydederek korsan olarak kasete aktarıp bu kasetleri de el altından satmak legal olmasa da çok yaygındı fakat henüz resmi olarak yayınlanmış bir Rap plağı yoktu.
Bir plakçılık şirketi olan Sylvia Robinson, 1979’da Sugarhill Gang adlı Rap grubuna Raper’s Delight şarkısı ile ilk plağı yaptı. Bu şarkı büyük bir sansasyon yarattı. Bu dönüm noktasından sonra Bronx’ da yoğunlukta olan Rap, dalga dalga yayılmaya başladı. Tüm radyolarda, arabalarda, sokaklarda sürekli Raper’s Delight çalıyordu.
Tabii Bronx’daki hip hop DJ’leri, Rapçiler ve hatta halk, bu plak karşısında dehşete düştü. Rap'in kendilerine özel kalmasını istiyorlardı. Rap'in çoğaltılıp pazarlanması fikrine çok uzaklardı.
Şunu belirtmekte yarar görüyorum, bu dönemlerde yapılan Rap hala bizim alışık olduğumuz Rap ‘’sound’’larına sahip değildi. Daha fazla müzikli ve orkestra işiydi. Rap’in Beatles’ı olarak bilinen Run DMC grubu bu duruma noktayı koydu. Parçalarından orkestrayı çıkararak sadece davul altyapı kullandılar ve Rap'i günümüze daha çok yaklaştırdılar. Ayrıca diğer Rap gruplarının yaptığı gibi gösterişli kıyafetlerle değil Bronx’da Hip-Hop kültürü olan bir gencin giyindiği gibi günlük sokak kıyafetleriyle eşofman, spor ayakkabı ve rahat giysiler ile boy gösterdiler. Bu durum Amerikan halkına ‘’onlar da bizim gibi’’ imajı verdi ve piyasada daha çok sevildiler.
Böylece şu anda Dünya’nın birçok ülkesinde Türkiye’de de olduğu gibi ana akım olan Rap müzik doğmuş oldu.
Rap dosyasını burada kapatmıyoruz gelecek ay yeni bir Rap içeriğiyle görüşmek üzere.
Comments