top of page

Otorite ve İtaat: Milgram Deneyi


 

Milgram deneyi, insanların, kendi vicdanlarıyla zıddiyet teşkil etse dahi otorite figürlerinin veya kurumların isteklerine uymaya ne derece iştahlı olduklarını ölçen bir dizi deney için genel bir terimdir. Sosyal psikolojiye dayalı çok etkili ve polemik içeren bu deney Stanley Milgram’ın çalışmasıdır. Otoriteye riayetin vargısı, sosyal fenomenlerin dolaysız gözlemlenmesinden gelir; yasal otoritenin buyruğu altındaki bireyler çoğunlukla itaat eğilimindedir.



Milgram, deneyi bir drama niteliği akılda tutularak tasarlanmıştır. Deneyde, olay örgüsüne katılmayan tek kişi öznelerdir. Drama kurgu deneylerinin avantajları ve dezavantajları, araştırmacıların aktörleri ve koşulları kolayca değiştirmeleri ve araştırmanın habersiz tarafı olan kişilerin reflekslerini tartabilmeleridir. Araştırma ilerleyişinden memnun kalmayan Milgram deneklerin sorgusuz itaatini kabullenemeyerek sahne akışında değişiklikler yapıyor ve öznelerin bu boyun eğişinden rahatsızlık duyuyordu. Denekler güç karşısında o kadar itaatkâr davrandı ki deney Milgram’ın beklediği şekilde sonuçlanmadı.



Deney, eski üniversite kampüsündeki Linsly-Chittenden Binasının bodrum katındaki iki odada gerçekleştirildi. Deneyde 20 ila 50 yaşları arasında, ilkokul terklerinden doktora mezunlarına kadar çeşitli öğretim geçmişlerine sahip erkek katılımcılar bulunuyordu. Yale Üniversitesi'nin hafıza ve öğrenme üzerine yaptığı araştırmaya katılacaklarına inanan 40 denekten 26’sı araştırmacıların komutlarına harfiyen uydu ve aktörlere en yüksek derece elektrik şokunu verdi. Her deneğe 4,50 dolar ödendi ve bu paranın onların oraya geliş maliyeti olduğu deneyi öğrendiklerinde istemedikleri takdirde parayı alıp gidebilecekleri söylendi.


Deneklere, öğretmen ve öğrencilerin kura ile belirleneceği söylendi. Tablo zaten planlanmıştı. Öğrenciler, araştırmacılarla iş birliği yapan ve aktör rolündeki kişilerdir. Öte yandan, deneyin asıl nesneleri ilanın bulduğu kişilerdir ve bu kişiler seçimden her zaman önceden hazırlanmış bir mekanizma ile öğretmen çıkarlar. Deney sırasında deneklere sürekli olarak daha fazla miktarda elektrik şoku vermeleri emredildi, bu tehlikeli seviyeye ulaşılsa bile emir devam edecekti. Deneklerin öz direnimi güçlendi ve bazı insanlar bir konumda deneye devam etmeyi reddetti. “Deneysel denek” rolü olmayı reddetmişler ve birey olduklarını ve bu edimde bulunmak istemediklerini belirtmişlerdir. Kesintiden önceki duruma itaat denir ve bu sırada denek yetkenin emrine itaat eder. İtaatsizlik kritik bir noktada ortaya çıkar. Deneğin davranışının nicel değeri, en son elektrik çarpmasına dayanmaktadır.


Öğretmen denekler ve ortak öğrenciler, birbirlerini duyabilecekleri ancak göremeyecekleri iki başka odaya alındı. Öğretmenler kendilerine verilmiş olan kelimeleri okuyacak ve öğrencilere bunları tekrar etmesini söyleyecektir. Öğrenciler her yanlış cevap verdiğinde elektrik şokundan daha fazla etkileneceklerdir. Denek öğretmenlere uygulayacakları elektrik şokunun etkisini idrak edebilmeleri adına 45 voltluk bir şok uygulaması teklif edilmiştir. Aktör öğrenciler kasıtlı olarak yanlış cevap vermektedirler. Denek öğretmenlerimiz iste onlara her seferinde daha fazla oranda elektrik şoku verdiğini düşünmekte fakat böylesi bir durum aslında hiç gerçekleşmemektedir. Çığlıklar, elektrik şok makinesine bağlı kayıt cihazının verdiği elektrik çarpma miktarına göre önceden kaydedilmiştir ve denekler elektrik şoku verdiğinde bunları duyacaktır.

Deney sonucunda deneklerin yüzde 65’i kendi vicdanlarıyla zıddiyet teşkil etmiş olsa dahi en yüksek voltaj olan 450’yi uyguladıkları görülmüştür. Hiçbir deney öznesi 300 voltaj öncesinde deneyi sonlandırmamıştır. Deney sırasında, bazı deneklerde duygusal kaygının özgün özellikleri (terleme, titreme) seyredilmiştir. Bazı denekler aniden güldüler ki bu beklenmedik bir gerginlik belirtisiydi. Araştırmacının izlenimlerine göre deneyin özneleri oradan kaçmak isteseler dahi gerekli içsel kapasiteye ve inceliği kendilerinde barındırmıyorlardı.


 

Commenti


bottom of page