Kaçımız kitap, dergi, gazete okuyor? Ya da makale... Sürekli okumanın insanı özgürleştirdiğinden bahsediyoruz. Peki ülkemizde okuma oranının düşüklüğü özgürleşmek istememe çabamız mıdır?
Yine sorular, yine sorular... Felsefede cevaplardan çok sorular önemlidir ya, cevaplarını tahmin etsek ya da biliyor olsak da, bu sorular biraz düşünmemiz için yeterli midir? Yine sordum değil mi?
Geçen bir taksiye bindim. Kitap kulübü toplantımıza yetişmeye çalışıyordum. Taksiciye gideceğim yeri söyledikten sonra istemsizce nehirde amaçsız yüzen bir yaprak misali komik bir diyalog yaşandı.
Konuşmayı seven bir taksici olsa gerek, ne için gideceğimi sorup öğrendikten sonra bu kitap kulübünden para kazanıp kazanmadığımı, kazanıyorsam ne kadar kazancımın olduğunu kendince sordu. Karşılığında bunlara hayır cevabını vermem sonrasında "ben zaten kitap okumuyorum. Pek sevmem." demesi noktayı koyan son damla oldu. Naçizane verebileceğim tek cevap ülkede okuma oranının çok düşük olduğunu ve böyle düşünmesinin normal olduğunu söyledikten sonra taksiden indim.
Bu trajikomik diyalog sonrasında gerçekten de çok üzülmüştüm. Ve sürekli kendime "neden?" sorusunu sorup durdum.
Neden insanlar kitap okumuyor?
Neden kitap okumak insanlara zaman kaybı görünüyor?
Okumayı sıkıcı bulmak neden?
Daha aklıma gelen ya da sizlerin aklına gelen bir çok soru zihnimden geçti. Elbet çok fazla nedeni var. En büyük neden ise bu alışkanlığın küçük yaşta edinilmemiş ve empoze edilmemiş olması.
Çoğu insan mutluluğu para ya da buna benzer maddi tutulumlarda arıyorlar. Halbuki kitap okuyan insanın zenginliği, mutluluğu, çok yönlü düşünme biçimleri gibi yetkinliklerini geliştirdiği bir özgürlük kapısının açıldığının farkına varsalar keşke. Okuyan insan, üreten insandır. Sanata bulaşmış, onun zevkini tadan insandır. İnsanın yaşı kaç olursa olsun okumalı. Bir yerden başlamalı. Hiçbir şey için geç değildir diyoruz ya, o zaman neyi bekliyoruz?
Bakın size Atatürk'ün bilinen bir anısından bahsedeyim.
Eski Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Müdürü Vasıf Çınar, bir gün Atatürk'ün elinde bir tarih kitabı okuduğunu görünce;
- "Paşam!... Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın?" der.
Atatürk ise, Vasıf Çınar'ın bu samimi yakınmasını gülümseyerek;
-"Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım." diye cevap verir.
Demem o ki okumak bir aşktır. Okumak, insanı özgürleştirir, mutlu eder ve yapmak istediği amaca giden bir yol halini alır.
Bu yüzden "okumak her yere indirimli bir bilettir." (Mary Schmich)
Comentarios