top of page

Müziğe İlham Veren Melek; Johann Sebastian Bach

Müziği dramanın tek elinden çıkarmış deha. Nota müziğin harfi, beste bu harflerle yazılmış metin ya hani, işin bir metne dayanması, metinlerin akıp geldiği o kaynaktan bağımsız eserler üretilmesine pek fazla olanak sağlamaz. Bütün metinler öyle ya da böyle zıtlıklar üzerinden bir çatışma kurmak ve bu çatışma temeli üstünde ilerlemek zorundadır. Tüm edebi ve hatta bilimsel metinler iyi-kötü, tez-antitez şeklinde gelişirler. Müzikte de Bach dışında baskın bir eril ve dişil çatışması söz konusudur. Mesela Mozart Marcha Turca (türk marşı)'sına dişil notalarla başlayıp eril notalarla devam eder. Beethoven da öyle yapar hemen her eserinde (eril başlayıp dişil devam eder ya da). Veya Rachmaninoff agresif, depresif başlar sakin ve huzurlu devam eder. Koca adamları böyle iki temaya sıkıştırarak biraz ayıp ediyoruz ama uzatmadan aradaki farkı vurgulamak için. Neden uzaya giderken Bach dinlemelisin sorusunun cevabını arıyoruz.


Özetle drama ikilikten doğar, iyi kötü beyaz siyah neşe keder at avrat. Fakat Bach buna direnir. Özellikle mi direniyor yoksa içinden öyle mi geliyor, bilmiyorum. Hiç öyle ikilemeden iyise iyi, kötüyse kötüden devam eder. Bu Bach'ın ilk bakışta dezavantajı olarak görülür çünkü alışılagelmiş müzik kalıplarının dışına çıkmıştır. Alışılanın dışına birazcık çıkınca hemen limbik sistemlerin isyanı başlar; sıkıcı bu. Eğer terbiye edilmiş bir limbik sisteme sahipseniz Bach size sıkıcı gelmez, değilseniz de terbiye edin. çünkü diğer türlü siz ne iyiden, ne de kötüden haz alırsınız. Sadece çatışmayla, iyi ve kötünün kontrastıyla eğlenirsiniz. Emin olun iyin ve kötünün kendine has tadları var. Bach iyile başlar ve onu sürekli geliştirip ilmek ilmek işleyerek ilerler. aniden yavaşlamaz, çat diye duygu değişmez. Hadi bir kontrast yaratayım demez. Başlangıç temasına tıpkı bir mimarın çizimlerine sadık kalması gibi sadık kalır.


İyi de ne yani ne oluyor? Bach bir müzisyen gibi davranıp her ne kadar metin temelli bir eser icra etse de klasik metnin önkoşulundan kurtulup kontrastla, zıtlıkla eserine çekicilik katmıyor, Kontrpuanla (çoklu melodi) ve sadece kontrpuanla ilerliyor. Temel akorlar değişiyor, enstrüman sesleri zayıflayıp güçlenerek birbirlerine alan sağlıyor, böyle bir kontrast var tabi ama zıtlıklar üzerine kurulmuş olanı yok. Müziğin güzel olması için kontrastsız olması gerekir gibi bir şart tabi ki yok ancak müziğin müzik gibi olması için kontrast yerine armoniye güvenmesi şartmış gibi geliyor.


Bach'ın çoklu melodi sisteminin karmaşık gelmesi de ayrı bir durum. Yani düz mantıkla iki melodinin bir araya gelmesi ilginçse dört melodinin bir araya gelmesi iki kat ilginç olmalı. Yine işte sanırım alışılagelmişin dışı durumu. Üstelik dört melodiyi bestelemek çok daha zordur. Bach'ın pure dehasının ve saf adanmışlığının bir göstergesi de bu diyebilir miyiz? Daha zor olanı, daha az dinleneceğini bilerek bestelemek. Yoksa Bach bilmiyor mu sırtını direkt armoniye yaslamayı? Biliyor fakat dünya daha iyisine, daha yenisine, daha farklısına layık diyerek kontrpuanla armoniyi birleştirmek gibi ateşten bir gömlek giyiniyor karbon temelli bedenine.

Komentarai


bottom of page