top of page

MÜCADELE


 

Duyduğum her şeyle mücadele ettim. Söylenenleri umursamadım, bastırmaya çalıştım. İçimde parçalara ayırdım, dışım zerre ayrılmadı bütün halinden. Güldüm geçtim. Ağız dolusu sövebileceğim çok yerde durdum, sövmedim. Bazen gülüşümü küfür olarak kullandım ama anlamadılar, bundan zevk aldım. Acınasıydı halleri, bana laf yapma lüksleri bile yoktu ama farkında değillerdi. Koyverdim.



Yapılanlarla mücadele ettim. “Neden?”lerle kavga ettim hiç ses duyurmadan onlara, bir yere vardım ya da varamadım. Göğsümün omzumla birleşen yerime çarptı yumrukları, düşmedim. Aynı hızla tekme attım önüme sundukları olgulara, bazen daha hiddetliydi geri dönütlerim. Gücümle savaşamayacaklarını biliyordum ve hep bu yüzden fiziksele dökmedim işimi. Onları yaptıklarıyla baş başa bıraktım, gittim. Gittiğimin bile farkına varmadı kimi, terk edilmeyi görmek için somut bir şey bekliyorlardı gözleri. Kimsenin aklına gelmiyordu karşılarında duran birinin içten içe çekip gitmiş olabileceği. Kendilerini o denli vazgeçilmez ve o denli mecbur görüyorlardı başkalarının hayat macerasında. Bu hallerini de uzaktan bakan gözlerle gördüm en yakından. Mağlubunu gören galip gibi burnundan nefes verdiren o hafif gülüşle tepki koyup devam ettim.



Mücadele edemediğim şey ise yapılmayanlardı, söylenmeyenlerdi. Olanlara bir şekilde karşı koyabildim ama olmayanlara karşı koymak diye bir şey zaten yoktu. Söylenmeyen sözler mi daha çok üzerdi, söylenenler mi? Yapılmayan davranışlar mı daha çok yorardı, yapılanlar mı? Bu dilemma arasında sıkışıp kaldım. Olduğum yere oturdum yürürken bedenim odadan odaya veya oradan oraya. Ekim ayının bir gününde soğuğa hazırlıksız yakalanmış küçük kırlangıcın kanatları gibi üşüdü içim, uçamadım, büzüldüm. Güneşin açmasını sağlamak kapasitem dahilinde değildi ama başımı hiç de gökyüzünden esirgeyemedim.



Öylece durdum, izledim. Ne olup bitiyorsa izledim. Gözlerime döktüm mücadele işini, oturup izledim. Zaten başka da bir şey yapamazdım.

Sümeyye EVİS

 

Comments


bottom of page