Bu yazımızda doğruluğu kanıtlanmadığı gibi olmaması yönünde de ciddi somut şüpheler içeren, insana acaba dedirten bir efsaneyi sizin için inceledik.
Her insan hayatında en az bir kere insanlık tarihini merak etmiş olabilir. İnsanoğlu ne zaman var oldu? Ne zamandır yaşamaktadır? Tarihimizin derinliklerinde yatan gizemler var mıdır?
İnsanlık, günümüzden 50.000 yıl öncesinde Homo-Sapiens’lerden başlayarak günümüz insanının evrilişini anlatmaktadır. Peki ya size bundan daha farklı bir teoriden, bilim kurgu filmlerindeki gibi bir uygarlıktan bahsetsek nasıl olurdu?
4,5 milyar yılı aşkın süredir var olan gezegenimizde bilinen insanlık tarihi 50.000 yıl öncesine gider fakat Amerika ve Çin arasında bulunan Pasifik Okyanusu'nun olduğu yerde bir dönem var olduğuna inanılan Mu Halkı tarihi 1 milyon yıl öncesine dayanmaktadır. Aslında bu rakam size büyük gibi gelse bile gezegenimizin yaşına göre oldukça küçük kalmaktadır.
Mu Halkı için geçmişten günümüze pek çok araştırma yapılmıştır. Birçok antik yerde bulunan kil tabletlerde kendi geçmişleri yazmaktadır. Bu tabletleri ilk çeviren kişi Albay James Churchward’dır. Öyle bir uygarlıktır ki teknoloji oldukça üst seviyelerde, kolonileşmiş, kendi sırlarını ve bilgisini diğer insanlarla kısıtlı seviyede paylaşmışlardır. Antik dönemlerde farklı bölgelerde farklı uygarlıklar tarafından yapılan piramitlerin birbirine olan benzerliğinin -aynı şekilde bu benzerliklerin olduğu bölgelerde benzer tarımsal faaliyetlerin yapılmasının- Mu Halkı aracılığıyla gerçekleştirildiği ileri sürülmüştür. Yani benzer piramitler yapan Mısır, Maya, Aztek, İnka ve Türk uygarlıklarının Mu halkının bir kolonisi olduğu düşünülmektedir. Nitekim Atatürk de bu konunun üstüne düşmüştür ve Türk Halkı ile Mu Kıtası arasında bir bağ olabileceğini düşünerek bu konuda araştırmalar yapan, Naga-Maya dilini öğrenerek Tibet’te bir rahip tarafından kendisine verilen kil tabletlerin çevirisini yapan James Churchward’ın yazdığı kitapların tercümesini yaptırmıştır. Maya uygarlığını incelemesi için özel ekip oluşturmuştur. Ekibin başına Büyükelçi olarak atadığı Tahsin Mayatepek’i (Soyadının Mayatepek olmasının sebebi, Maya dilinde tepe sözcüğünün karşılığının "tepek" olmasından ileri gelir) getirerek düzenli raporlar almıştır. Maya uygarlığı ile Türkler arasında dil benzerlikleri ile iki topluluğun da aynı kökenden olabileceği ihtimali Atatürk’ü de heyecanlandırmıştır. Çağdaş Türk tarih tezini oluşturup duyurmak istemiş fakat ömrü yetmemiştir. Amerika’dan düzenli olarak gönderilen raporların en önemli birkaçı kaybolmuş; bunlar Nacall tabletleri ve Mu uygarlığı ile Türkler arasındaki bağdan bahsetmiştir. Günümüzde bu belgeler Anıtkabir'de muhafaza edilmektedir.
Mu Halkı kendilerini üst medeniyet olarak tanımlayıp diğer insanlardan ayırmışlar ve bilginin dağıtılmasında önemli rol oynamışlardır. Günümüzde kullanılan birçok sembol, inanç ve mitlerin kökeninin bu uygarlığa dayandığı tahmin edilmektedir.
Mu Uygarlığını sıfatı Ra-Mu olan yönetici hem dini lider hem de devlet lideri olarak yönetmektedir. Diğer yandan özel yetiştirilmiş engin bilgilere sahip dini rahipler de vardır. Nacaal Rahipleri olarak adlandırılan bu kişiler telekinezi, telepati ve astral seyahat gibi uygulamalar ile beyinlerini üst düzeyde kullanabilddikleri iddia edilmektedir. Mu insanları kendilerinde yaratıcının bir parçasını hissetmekte ve buna göre yaşamaktadırlar.
Kil tabletlere göre Mu Kıtası volkanik faaliyetler sonucu yok olmuştur. Bir başka inanışa göre ise bu kıtanın batmasıyla meydana gelen tsunami, Nuh Tufanına sebep olmuştur. Geriye kalan koloniler ise günümüzdeki antik uygarlıkların temellerini oluşturmuştur.
Mu Uygarlığının gerçekte var olup olmadığı halen tartışılmaktadır. Jeolojik olarak bu konuda herhangi bir kanıt bulunmamakla birlikte Arkeolojik kazılarda elde edilmiş çeşitli mabetlerde bulunan kil tabletler bu durumu doğrular niteliktedir. Günümüzdeki teknolojik imkânlar ile kapsamlı bir çalışma henüz yapılmamıştır. Pek tabii gelişen teknoloji ile ne gibi yeni veriler ortaya çıkacak birlikte takip edeceğiz. Kim bilir belki bir gün daha somut veriler bulunur ve bu teorinin üzerine gidilerek bütün gerçekliğiyle ortaya çıkarılabilir.
Comments