Herkes için ulaşılabilir olma mantığı ile 2. Dünya savaşı sonrası sosyal demokrasi oluşumunu temel alarak Danimarka, Norveç, Isveç ve Finlandiya’nın içinde bulunduğu Iskandinav tasarım hareketi 1950’li yıllarda ortaya çıkıyor. Zarif güzelliğini sadeliğinden alan Iskandinav tasarımı ve mimarisi; temel hatları, çizgisel formları ve ağırlıklı olarak düz renklere sahip sade kompozisyonlarıyla evlerimizi etkisi altına alıyor.
Sade, minimalist ve şık...
İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında hızlı endüstriyelleşmenin doğurduğu ihtiyaçlar neticesinde Louis Sullivan’ın “FORM FOLLOWS FUNCTION” ilkesini esas alan “modern hareket” kendini gösteriyor. Bu hareket yayılırken, Avrupa’nın kuzeyinde İskandinav tasarımı anlayışının temelini oluşturan bir “sosyal demokrasi” ortaya çıkıyor.
Her alana etki eden bu anlayış, tasarımı da etkiliyor ve tasarımı her birey için erişilebilir kılma yaklaşımıyla mimarlıktaki yansımasını buluyor. Bu felsefeyi baz alarak İskandinav tasarımı şu kavramlarla ifade etmek mümkün: Basit, sade, minimal, herkes için üretilebilir ve doğayla bütünleşen bir tasarım yaklaşımı. Bu tasarımdan yola çıkarak İskandinav tasarıma estetik kaygılardan çok fonksiyonelliği ön plana çıkaran bir tasarım anlayışı diyebiliriz. Şehrin karmaşık düzenini evlerine sokmak istemeyen insanlar için işlevsellik üzerine kurulmuş bir tasarım olma özelliği, hem göz yormayan hem de tasarım yönü güçlü bir yaklaşım oluşturuyor. Zarif güzelliğini sadeliğinden alması iç mekâna uyarlamada kullanıcıya kolaylık sağlıyor. Bu tasarım yönelimi sadeliğin aslında tasarımsal olarak ne kadar güçlü olduğunu bize ispatlar nitelikte. Aynı zamanda herkes için üretilebilir olma özelliği sayesinde ise az, öz ve basit ürünlerle her kesimden insanın evine ve bütçesine de uygun bir tasarım fikri olmakta. Böylece zarif ve sofistike bir evde yaşamın bütçe ile ilgili de olmadığını bize kanıtlar nitelikte. İskandinav tarzı, geleneksel tarzların zenginliğinden ve inceliklerinden uzak durmakta ve daha çok çağdaş unsurlara odaklanmaktadır. Fakat bu çağdaşlık tüketim çılgınlığının çok fazla olduğu bu günlerde sürekli değişen ürün skalası demek değil, Modernizmi uzun süre modern ve eskimeyen bir unsur olarak korumak demektir. Bu tasarım kalitesi yaş aldıkça eskimeyen tarzı ve malzemesiyle daha uzun süre kullanıma açık, sürdürülebilir tasarımı da odağında tutmaktadır. Peki, bu kadar güzel bir tasarım fikrini iç mekâna nasıl uyarlayacağınızı düşünüyor olabilirsiniz şu anda. Bazı ufak kilit noktalar ve ufak değişikliklerle siz de evlerinizde İskandinav havasını estirebilirsiniz. Her eve hitap eden bu tasarım sizin evlerinizde neden kendini göstermesin?
Aşağıda, İskandinav tarzını oluşturan çeşitli unsurları gözlemleyeceğiz.
İskandinav tarzının en önemli temelleri:
Ahşap zeminler
İç tasarım tarzı, tamamen hafif ve havadar alanlardan ibarettir. Bu estetiği döşeme tasarımına uygulamak için, açık renkli ahşap malzemelerin kullanılması gerekir. İskandinav tarzı iç mekanların çoğunda meşe veya dişbudak ağacı zeminlerle kendini gösterir.
Basit mobilyalar
Mobilya, iç mekan tasarımın büyük bir parçasıdır. Genel alanın temasını ve stilini yansıtması gerekir. İskandinav tarzı estetik çok basit, şık ve modern bir mobilya tarzı kullanır. Rengi ve materyali hafif beyaz, gri, krem tonlarında daha çok L formda ve az sayıda mobilyalarla iç mekanda kendini gösterir.
Aydınlatma
Tasarımın hayat bulduğu yer İskandinav ülkeleri olunca ve bu ülkeler yılın büyük çoğunluğunda karanlık, sis ve pus hâkim olunca aydınlatma unsuru oldukça önem kazanmış. Mekânda bulunan camlar olabildiğince büyük kullanılarak doğal ışıktan en verimli şekilde yararlanmak amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra mekânlarda kullanılan yapay aydınlatmalarda pirinç, altın ve bakır detayların bulunduğu aydınlatma elemanları ile sadeliği ve şıklığı dengelemiştir.
Comments