top of page
Elif Nur Özdil

MODANIN ENLERİ:En İyi Moda Müzeleri


 

  • The Metropolitan Museum Of Art – New York

Metropolitan Museum of Art’ın (nam-ı diğer MET) kostüm koleksiyonunun temelleri, sosyal sorumluluk projelerinde çalışmayı seven varlıklı iki kız kardeşin bir mahalle tiyatrosu kurmasıyla atılmıştır. 1915’de Neighborhood Playhouse adı altında Manhattan’da kurulan bu tiyatro için tasarlanan kostüm koleksiyonu 1927’de kız kardeşlerin ünlü bir aktörün kızı olan Aline Berstein ile ortak olması ile daha da büyür. Öyle ki kostüm tarihine olan ilgileri dikkat çeker ve ilk geçici sergilerini 1937’de Rockefeller Center’da yaparlar.

MET müzesinin hikayesi, aslında bu sergilerin Amerikan moda endüstrisine ne kadar faydalı olduğunun anlaşılmasıyla ivme kazanır. Her sergide seyirci sayısı hızla artarken, Rockefeller Center’da sektörel konuşmalar ve eğitimler düzenlenmeye başlanır. Bu dönemde müze Museum of Costume Art olarak var olur. Ardından müze Metropolitan Museum of Art ile birleşecektir. Moda müzeciliğinin ilk örneklerinden olan bu müze, Amerikan ekonomisi için savaş döneminde kendi tasarımlarını yaratmak ve tasarımcılarına ilham vermek için kullanılan bir güce dönüşmüştü. Ardından dönemin ünlü modacı ve editörlerinin de desteğiyle bugünkü önemli yerine kavuşmuştur.


  • Fashion Museum

The Fashion Museum dünyanın en şık ve tarihi kıyafetlerini barındıran müzesidir. Ulusal bir öneme sahip koleksiyon olarak tasarlanan Moda Müzesi, kısa süre önce CNN tarafından dünyanın en iyi 10 moda müzesinden biri olarak listelendi.


  • Musée de la Mode et du Textile

9000 metrekarelik alana sahip olan müzede 6.000 ürün sergilenmektedir. Fransız Regency döneminden bugüne kıyafet tarihini temsil eden önemli eseler ve 7. yüzyıldan itibaren kıyafetlerin yanı sıra, iç mekan tasarımları ve mobilya örnekleri de mevcuttur.


  • MFIT (Manhattan Fashion Institute of Technology)

Manhattan'da Fashion Institute of Technology'de bulunan ünlü FIT Museum, yenilikçi ve ödüllü özel sergileri ile biliniyor. Müze, 18. yüzyıldan günümüze kadar 50.000 giysi ve aksesuar barındıran koleksiyona sahiptir.


  • Museum at F.I.T.– New York

New York Üniversitesine bağlı Fashion Institute of Technology, 1969’da kapılarını açtığından beri, dünyadaki en patlayıcı, yenilikçi moda sergilerine ev sahipliği yapıyor. Ünlü moda okulu FIT tarafından kurulan müze, akademik yanının verdiği güçle moda dünyasının öncü araştırma kaynağı olmayı hedefliyor. En önemli moda araştırmacılarından Valerie Steele 1997 yılında müzenin Baş Küratörü, 2003 yılında ise direktörü oldu. Müzenin özelliği sergilere hem akademik, hem eğlenceli hem de cesur yaklaşmasıdır. Yaklaşık 50.000 parçadan oluşan koleksiyonunda 18. yüzyıldan bugüne modanın en önemli isimlerinin tasarımları bulunmaktadır. Chanel, Halston, Alaia ve Balenciaga gibi dünya markalarının kreasyonlarının sergilendiği dönemsel etkinliklerin yanı sıra, Elsa Shiaparelli’nin sürrealist elbiseleri ve Alexander McQueen’in heykelsi tasarımları gibi şaheserlerle, bir asırdan fazla modanın izini sürüyor ve toplumumuzla birlikte nasıl geliştiğini yansıtıyor.


  • FIDM – Fashion Design Museum Of Los Angeles

FIDM 1969 yılında Los Angeles’ta bir moda okulu olarak kuruldu. Öğrencilerine tasarım ve ürün yönetimi alanında eğitim veren kurum bir süre sonra tasarım öğrencilerinin yeteneklerini geliştirmeleri için inceleyecek giysilere ihtiyaçları olduğunu farkederek bir müze kurmaya karar verdi. Kar amacı gütmeyen müzenin ilk koleksiyonu okul eğitmenlerinin kendi kıyafetleriydi. Ardından kurucu üyelerden gelen bağışlarla ilk koleksiyonlar oluştu. Şu anda müzenin yaklaşık 15.000 parçalık bir koleksiyonu var. Özellikle Gianni Versace’nin erkek koleksiyon arşivi en önemli hazinelerinden biri. Müzenin özelliği aynı zamanda bir eğitim kurumunu desteklemesi, bu nedenle koleksiyonları daimi ve eğitim amaçlı koleksiyonlar olarak ikiye ayrılıyor. Ayrıca Hollywood’a yakınlığı nedeniyle Oscar ödüllü filmlerin kostümlerini de sergiliyor.


  • The Fashion Museum of Bath – Bath

1963 yılında kostüm koleksiyoncusu ve akademisyen Doris Langley Moore’un koleksiyonunu bağışlaması ile temeli atılan Bath Moda Müzesi yılda yaklaşık 130.000 kişi ağırlıyor. Müze moda ve kostüm tarihi konusunda dünyanın önde gelen kuruluşlarından biridir. Bu müzenin diğerlerinden önemli bir farkı var, o da kurulduğu 1963 yılından bugüne, kurucusunun isteği üzerine, her sene “Yılın Giysisi (Dress of the year)”ni seçmesi.

“Yılın Giysisi” seçimi müze için artık bir gelenek haline gelmiş. Müze bu seçim için her sene konusunda uzman bir sektör profesyonelini seçiyor ve ondan senenin en etkili trendlerini temsil eden tasarımı seçmesini istiyor. Bu seçime kesinlikle karışılmıyor. Seçim yapıldıktan sonra marka giysiyi bağışlıyor ve müze onu daimi koleksiyonuna katıyor. Müze yönetiminin her sene bağımsız bir sektör profesyoneli ile çalışması, müzenin akademik yaklaşımını güncel trendlerle harmanlamasını, ve seçkileri sadece küratörlerin elinden alarak özgür bir görüş yaratmasını sağlıyor. Seçim yapanlar arasında Colin McDowell, Sarah Mower, Suzy Menkes ve Isabella Blow gibi sektörün duayen isimleri bulunmaktadır.


  • Fashion and Textile Museum – Londra

Çağdaş moda, tekstil ve mücevher alanında önemli bir müze olan Fashion and Textile Museum, 2003 yılında tasarımcı Zhandra Rhodes tarafından kurulmuş. Rhodes özellikle cesur ve renkli baskılı kumaş tasarımları ile ünlüdür. Freddie Mercury ve Prenses Diana için tasarımlar yaptı. Müze Londra’nın eski deri ve yan malzemeleri üretim bölgesi olan Bermondsey Street’de. Bölgenin yaratıcı ruhundan faydalanarak bugünün tasarımcılarına ilham vermeyi amaçlıyor.


•Yves Saint Laurent Müzesi – Marakeş, Fas

Paris’teki Yves Saint Laurent Müzesi’nin hemen ardından 19 Ekim 2017 yılında Marakeş’te açılan Yves Saint Laurent Müzesi, Afrika’nın en özel moda müzesidir. Yves Saint Laurent’i daha önce hiç görülmemiş 50 kreasyonunu içeren bu moda müzesi, moda ile alakalı pek çok şey barındırıyor bünyesinde. Edebiyat, resim, tiyatro ve sokak modası gibi modanın farklı alanlarında pek çok şey bulabileceğiniz gibi, Yves Saint Laurent’in Bernard Buffet tarafından 1958 yılında yapılan portresi ve Andy Warhol imzalı 1982 yılından bir portresi de bulunuyor müzede


•The Palais Galliera – Paris, Fransa

Tarihine bakacak olursak, Moda ve Kostüm Tarihi Birliği, sahip olduğu 2000 parçalık koleksiyonu 1920 yılında Paris’e bağışlıyor. O zamanlar ortada bir moda müzesi yok, bu sebeple koleksiyon Paris’teki şehir müzesi olarak bilinen Musée Carnavalet’ye gidiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından tekrar ayaklanmaya çalışan moda endüstrisi, kostümler ve kıyafetlerden oluşan bir müzeciliğin, sektörün gelişmesine etkisi olacağına inanıyor. Yeni giysilerin Musée Carnavalet’ye bağışlanmasıyla koleksiyon genişliyor ve 1977 yılında günümüzdeki mekanı olan The Palais Galliera’ya taşınarak “Moda ve Kostüm Müzesi” adını alıyor. Bir süre renovasyon amaçlı kapalı kalan müze, günümüzde dünyanın en zengin koleksiyonlarından bazılarını içeriyor. 200.000’den fazla kostüm, aksesuar, fotoğraf ve çizim bulunan müze, 18. yüzyıldan günümüze kadar Fransa’nın moda tarihine ışık tutuyor.


•Christian Dior Müzesi – Granville, Fransa

Christian Dior’un ailesiyle birlikte yaşadığı ve çocukluğunun geçtiği Granville uçurumunda Channel Adaları’na bakan bu eski konak, 1988 yılından beri sanatçıya adanmış bir moda müzesi. Müzenin bünyesinde kostümler, eskizler, giyim ve aksesuarlara ek olarak 20. yüzyılın farklı dönemlerine ait takılar, parfümler ve kozmetik malzemeleri de yer alıyor. Christian Dior moda evinin Marc Bohan ve John Galliano gibi diğer tasarımcılarının işlerini de görebileceğiniz müzede, Christian Dior’un ailesine ait eşyaları, tasarımcının kendi yapmış olduğu resimlerden oluşan koleksiyonu da incelemek mümkündür. Christian Dior Müzesi’nin en özel yanlarından biri ise tartışmasız bahçesi. Dior parfümlerini üretmek için kullanılan bitkileri, çiçekleri ve eşsiz gül koleksiyonunu görebilirsiniz bu bahçede. Üstelik Haziran ve Eylül ayları arasında burada parfüm atölyeleri de düzenleniyor. Atölye kapsamında Christian Dior parfümlerinin ana bileşenleri, parfümün nasıl geliştiğini öğrenebilir, kokuların nasıl ayırt edildiğini kavrayabilirsiniz.


  • Gucci Müzesi – Floransa, İtalya

Floransa doğumlu marka, kuruluşlarının 90. yılına denk gelen 2011’de, doğduğu şehirde Gucci Müzesi’ni açıyor. Müze yalnızca kendi tarihlerine değil, İtalya’nın moda tarihine de ışık tutuyor. Bodrum katta yer alan geniş bir moda arşivi, 1920’lerin Gucci valizleri ve sandıkları, 50’lerin çantaları, 70’lerin çiçekli ikonik Gucci eşarpları, Hollywood yıldızlarının üzerinde taşıdığı kıyafetlerin yanı sıra, Gucci tasarımlı bisikletler, sörf tahtaları, şnorkeller ve paletler yer alıyor müzenin bünyesinde. Gucci Müzesi’ne Floransa’nın en güzel binalarından biri ev sahipliği yapıyor: 14. yüzyılda inşa edilmiş Palazzo della Mercanzia. Hemen yanı başında ise Floransa’nın ikonik sembollerinden Palazzo Vecchio. Floransa seyahatinizde atlamamanız gereken bir moda müzesi Gucci Müzesi.


  • Güzel Sanatlar ve Dantel Müzesi – Alençon, Fransa

1870 yılında kurulan eski dantel fabrikası, günümüzde dantel tarihine ve üretim biçimlerine ışık tutan Güzel Sanatlar ve Dantel Müzesi (Musée des Beaux-Arts et de la Dentelle d’Alençon) olarak hizmet veriyor. Burada 1850’lerden günümüze kadar gelen 3200 farklı model, 500.000’den fazla tasarım örneği ve 30.000’den fazla dantel içeren bir kumaş kütüphanesi var. Vakti zamanında, düşesler, iğne oyası gelinlikler için hep bu bölgeye gelirlermiş. Günden güne bölgenin ünü her yere yayılmış. hanel, Dior, Valentino gibi büyük markaların haute couture tasarımları da yer alıyor. Bunların yanı sıra 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Fransız, İtalyan ve İskandinav okullarından eserler de kalıcı olarak sergileniyor müzede. Müzenin koleksiyonunun en önemli özelliği ise, “Point d’Alençon” iğne oyasının sunumu. Bu danteli yapma tekniği, 2010 yılından beri UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alıyor.


  • Yves Saint Laurent Müzesi – Paris, Fransa

Yves Saint Laurent’in 30 yıl boyunca çalıştığı 450 metrekarelik stüdyo, haute couture evinin kapanmasından tam 15 yıl sonra bir müzeye dönüşerek, 3 Ekim 2017’de açılıyor. Yves Saint Laurent’in en yakın dostları Nathalie Criniere ve Jacques Grande tarafından tasarlanan müze, tasarımcının 1962 yılındaki ilk koleksiyonundan tutun, almış olduğu ilham kaynakları, sevdiği eşyaları ve 5000’e yakın giysi ile 15.000 civarında aksesuar bulunduruyor bünyesinde. Yves Saint Laurent Müzesi, dünyadaki ünlü moda müzeleri arasında yer almasının yanı sıra, günümüzde Pierre Berge-Yves Saint Laurent Vakfı’nın ana merkezi görevini de üstleniyor.

Ünlü modacının hayatından parçalar görmek, haute couture koleksiyonu tasarlama sürecini anlamak isterseniz, sürekli değişen retrospektif sergileri ve geçici tematik sergileri olan Yves Saint Laurent Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.


  • Bata Ayakkabı Müzesi / Toronto

Ayakkabı koleksiyonundan müzeye dönüşen Bata Ayakkabı Müzesi, Toronto’da yer alan dünyadaki etkileyici moda müzelerinden biridir. Onlarca ayakkabının her bir çifti kültürel tarihin izlerini sunuyor bizlere. Çinli kadınların giydiği geleneksel Manchu terliklerden tutun Amerika yerlilerinin yapmış oldukları yucca sandaletlerine, Kraliçe Victoria’nın giydiği ipek saten ayakkabılara kadar pek çok ayakkabı sergileniyor Bata Ayakkabı Müzesi’nde. Aslen İsviçreli Sonja ve Çek asıllı eşi Thomas Bata’nın Kanada’da kurdukları Bata imparatorluğunu ve ayakkabının tarihçesini ölümsüzleştirmek adına, Sonja Bata’nın Toronto’da açtığı müzede 15,000’den fazla parça var. Bu koleksiyondaki ayakkabıların içinden seçilen binin üzerinde ayakkabı dönüşümlü olarak sergileniyor. Antik Mısır sandaletlerinden, takunyalara, sabolardan birer sanat eseri platformlu ayakkabılara kadar yüzlerce farklı modeli görmek mümkün. Müzede ‘Ayakkabı Hakkında Her Şey’ isimli kalıcı sergide, ayakkabının 4500 yıllık yolculuğu sergilenirken, dönemsel sergiler de farklı temalar altında düzenleniyor.


  • Sadberk Hanım Müzesi

1980 yılında ziyarete açılan Sadberk Hanım Müzesi, kurulduğu günden itibaren Osmanlı dönemi işlemelerinin en seçkin örneklerini titizlikle bünyesinde toplamaya özen gösteriyor. Geleneksel ve kadim giyim tarzının en şık kıyafetlerinin bulunduğu müze, özellikle moda tasarım öğrencileri tarafından büyük ilgi görüyor.


  • Kyoto Costume Institute

KCI’nin koleksiyonu bünyesinde 17. yüzyıldan günümüze kadar 12.00 kıyafet ve 16.000 belge bulundurmaktadır. Enstitü aynı zamanda bugünün önde gelen tasarımcılarından Chanel, Christian Dior, Louis Vuitton gibi moda devlerinden aldığı bağışlar ile kurulmuştur.


  • Kent State University Museum

Kent Devlet Üniversitesi Müzesi, tarihi, çağdaş ve dünyanın farklı moda koleksiyonlarını incelemek, araştırmak isteyen öğrenci ve gönüllüleri ağırlamaktadır. Koleksiyon, giyim ve tekstil ürünlerinin ötesine geçerek Amerikan bardak, mobilya, resim ve diğer dekoratif sanatları da kapsıyor. Müze ayrıca, moda ve dekoratif sanatlara ayrılmış tarihi süreli yayınlardan ve kitaplardan oluşan bir kütüphaneye ev sahipliği yapıyor.


  • Manus x Machina – Fashion in the edge of technology

Her yıl beklenen şaşalı Met Gala”nın ilki, müze için bağış toplamak amacıyla Eleonor Lambert tarafından başlatılmıştı. Lambert Amerikan tasarımının sıkı bir savunucusuydu. Modanın bir sanat formu olduğuna inancı sonsuzdu. Onun ardından müze eski Vogue editörlerinden Diana Vreeland’in kreatif danışmanlık yaptığı 70’li yıllarda en şaşalı dönemini yaşadı. Bu dönemde moda çekimlerine aşina olan Vreeland’in sergilere getirdiği dramatik yaratıcılık müzeye olan ilgiyi artırdı. Yazdığı yaklaşık 20 moda tarihi kitabıyla sektörün en önemli araştırmacı ve küratörlerinden olan Harold Koda da Met’in eski Baş Küratörlerindendir.

MET dijital arşivlerinden yaklaşık 375.000 fotoğrafı kullanıma açtı. Çevrimiçi kütüphanesi de müzenin kendisi gibi zengin bir kaynaktır.


  • Victoria and Albert Museum – Londra

1852 yılında kurulan ve bugün dünyanın en büyük dekoratif sanatlar koleksiyonuna sahip olan müze (yaklaşık 4.5 Milyon obje) adını Kraliçe Victoria ve Prens Albert’ten alıyor. Müze seramikten, mücevhere, heykelden baskıya, cam işlerinden metal işlerine, her türlü dekoratif alanda parçalara sahiptir. Müzede tekstil ve modanın da kapsamı oldukça geniş. İlk olarak 1913’te sergilenmeye başlanan kostümler, dönemin üç ünlü ressamının çizim yaparken referans olarak kullandıkları kostüm koleksiyonlarını bağışlamaları sayesinde müzeye ulaştı. 1960 ve 70’li yıllarda, modanın müzelerde rol çalması ile V&A bu koleksiyonlara daha fazla yer vermeye başladı. 1971’de ilk moda sergisi “Fashion, an Antology by Cecil Beaton” açıldı. Serginin küratörü unutulmaz İngiliz fotoğrafçı Cecil Beaton’dı. İngiliz tekstil endüstrisinin ve moda tarihinin bir numaralı temsilcisi olan V&A her daim gezilebilecek kalıcı koleksiyonu dışında müze severlere düzenli olarak heyecan verici yeni sergiler sunuyor.


  • Palais/ Musee Galliera – Paris

İkinci dünya savaşının ardından moda endüstrisini tekrar ayağa kaldırmaya çalışan Paris şehri, kostüm müzeciliğinin etkisini farketti. Sergiler dolup taşıyor, sürekli yeni giysiler müzeye bağışlanıyordu. Bunun üzerine koleksiyona daha büyük alanlar verildi fakat müze ancak 1977 yılında şu anki mekanı olan Palais Galliera’ya yerleşebilecek ve Paris’in Moda ve Kostüm Müzesi lakabını alacaktı. Paris gibi bir şehirde modayı solumak oldukça kolay olsa da, Palais Galliera’nın sadece moda tarihine adanan atmosferinin cazibesi bir başkadır. Bir dönem renovasyon için kapalı kalan ardından kapılarını 2013’te açan müze sadece geçici sergiler düzenliyor. Bunların en önemlilerinden biri müzenin ilk retrospektif sergisi olan Alaia sergisiydi. Müzenin direktörü Olivier Saillard çok önemli bir isimdir.


  • Momu – Antwerp

Diğer müzelere göre çok daha genç olan Momu (Mode Museum in Antwerp) 2002 yılında açıldı. Çağdaş moda ekseninde düzenlediği sergilerle tanınan Momu’nun koleksiyonu 25.000 parçadan oluşuyor. Sergiler bir tasarımcının vizyonu çerçevesinde ya da bir moda teması üzerinden oluşabiliyor. Momu’nun iddialı olduğu konu tasarım sürecini 360 derece ele almak ve bir fikri tasarımcının ilham alanlarından, üretim yaklaşımına kadar incelemek. Ayrıca binası eski bir departman mağazası olan müze, bu özelliğini koruyarak sergileri bir görsel düzenlemeci bakışıyla hazırlıyor. Hatta müze küratörleri yerine moda sektöründen gelen profesyonellerle çalışması onu ayrıştırıyor.


  • Museo de la Moda – Santiago

Yeni dönem moda müzelerinin en ilgi çekenlerinden biri olan Santiago Moda Müzesi, Filistinli tekstil tüccarı bir aileden gelen Jorge Yarur Bascuñan tarafından açılmıştır. Bascuñan, ailesine ait cam evi bir moda müzesine dönüştürdü.2007’de açılan müze genç yaşına rağmen yaklaşık 10.000 parçalık bir koleksiyona sahip. Koleksiyon özellikle 1980’lere ait “Hanedan” dizisi kostümleri ile dikkat çekiyor. Kurucusu şu sıralar ikinci bir müze yaratmak için çalışıyor. İkinci müze, geçmişten bugüne spor tarihini moda aracılığıyla tekrar yaratmayı amaçlayan bir spor modası müzesi olacaktır.


  • SCAD FASH / Atlanta

Savannah Sanat ve Tasarım Kolejinin içindeki, moda müzesi SCAD FASH, Ekim 2015’te Atlanta’da Oscar de la Renta’nın çalışmalarına adanmış bir gala gösterisiyle açılmıştır. SCAD Fash’da giysi, tekstil, mücevher ve fotoğraf sergileri yapılıyor. SCAD FASH moda tasarımının geleceğine odaklanarak hem modanın tarihini gösteriyor hem de dinamik etkinlikler ve filmlerle ilginç sergilere ev sahipliği yapıyor. Daimi sergilerinde, Pierre Cardin, Tom Ford, Karl Lagerfeld, Diane von Furstenberg gibi tasarımcıların koleksiyonlarının yanı sıra, dönemsel sergilerinde, moda ve film endüstrisiyle ilintili konuları işliyor.


  • Kobe Moda Müzesi / Kobe

Japonlar, tarihe çok meraklıdırlar ve geçmişin kaydını tutmayı çok severler. Kobe Moda Müzesi de, dünyanın en önemli moda müzeleri arasında haklı bir yere sahip. Çünkü sadece Japon modasını değil, 18. Yüzyıldan günümüze başta Fransız modası olmak üzere, yetmişten fazla ülkenin kıyafetlerini içeren bir koleksiyona sahip. Örneğin, Hindistan’da Maharaja sınıfı erkeklerin giydiği uzun kurta örnekleri ve Çin’de QING hanedanı kraliyet ailesi tarafından giyilen işlemeli yarı resmi mahkeme cüppeleri gibi eşi benzeri olmayan kostümleri görmek mümkündür.


  • Ferragamo Müzesi - Floransa, İtalya

Floransa’da 1995 yılında açılan Ferragamo Müzesi, dünyadaki moda müzeleri arasında ayakkabılara adanan en özel müzelerden biridir. Tasarladığı ayakkabılarla adını Floransa’da duyurduğu kadar, Hollywood yıldızları tarafından da tercih edilen Salvatore Ferragamo, kama ve kafes topuğun mucidi olarak biliniyor. Salvatore Ferragamo’nun ölümünün ardından, tasarımcının ayakkabı ve moda tarihine olan rolünü yeni nesillere aktarmak isteyen ailesi tarafından Ferragamo’nun tarihi üzerine bir sergi düzenleniyor. Bu geçici sergiye çeşitli ülkelerin prestijli müzeleri ev sahipliği yapıyor ve büyük ilgi görüyor; bu geçici sergiden de bir müze fikri doğuyor.

 










Comentarios


bottom of page