Fransızca kökenli olan bu kelime askeri bir terimdir ve “öncü birlik” anlamına gelmektedir. Gerek Fransızca'da gerek diğer dillerde kültür, sanat ve politika ile bağlantılı olarak, "yenilikçi" kişiler veya "deneysel" işler anlamına gelir. 20. yüzyılın başlarında Avrupa’nın karşıt uçlarında iki avangart eğilim ortaya çıktı. Birisi gelişen teknolojiyi yücelten fütürizm, diğeri ise ilkelcilik. Nicholas Roerich ve Ivor Stravinsky, bu iki avangart eğilimi buluşturdu. Sanat ve siyaset alanında kullanılan avangart terimi, Rönesans'ın askeri teorisinden devşirilmiş bir metafordur. Battaglia, retrogard, avangard, hareket halindeki bir ordunun üç bölümünü temsil eder. Bu terimi sanat alanında kullanan ilk kişi Saint-Simon'dur.
Avangart sanat; kültür ve gerçeklik tanımları içindeki kabul edilmiş normları sarsıp sınırlarını değiştirmeyi amaç edinir. Bu normlar sosyal reformdan estetik deneyimlerin değişimine kadar çeşitlilik gösterebilir.
Bu genellikle uç tasarımları temsil eder. 1830’ larda, sanatçı kisvesiyle Saint-Simon, diğer seçkinleri oluşturan bilim adamları ve sanayicilere şöyle seslenir: “Sizlerin avangardı biz sanatçılarız … en etkilisi ve hızlısı sanatın gücüdür: insanlar arasında yeni fikirler yaymak istediğimizde, onları biz tuale veya mermere nakşederiz … Toplum üzerinde yapıcı bir iktidara sahip olmak, gerçek bir rahiplik görevi yürütmek, ve sağlam adımlarla zihnin bütün melekelerinin önüne düşmek: İşte sanatın muhteşem kaderi”
Saint Simon, sanatçıları yeni topluma önderlik edecek öncüler, avangartlar ilan eder. Simon’a göre, sanayileşmeyle birlikte gelişen teknolojik atılımlar insanlığın Aydınlanma’dan itibaren takip ettiği akılcılığın ve ilerlemenin meyveleridir. Burjuvazi bu meyvelerin değerini bilebilecek donanımdan ve geniş bakıştan yoksundur. İnsanlığın bu kutsal gelişmeleri dar kafalı sınıfın eline bırakılamaz. Bundan dolayı toplumun sanatçılar ve bilim insanları tarafından yönetildiği yeni toplumsal ilişkiler tasarlanır.
Simon da sanatçılara avangart misyonu vererek, sanatçıların modernizmin bilinmeyen topraklarını keşfe çıkmasını, insanlığın ufuk çizgisini genişletmesini, bilinmeyeni zengin hayal gücüyle göğüslemesini istemektedir. Kuşkusuz sanatçılar bilinmeyeni keşfederken, yabancı topraklara inançlarını yaymak için yolculuk eden keşişler gibi sunulur.
Moda Açısından Avangart; moda pratik ve günlük yaşamda giyilebilir olmayan ancak sıra dışı malzemelerden farklı, yaratıcı ve sanatsal kıyafetler olarak hazırlanan ürünleri temsil eder.
Giyim ve modaya dair kuralları yıkarak moda sektörüne yeni bir bakış açısı getirmişlerdir. Giyilebilir sanat yaratmak için beklenmedik malzemeler ve teknik beceriler kullanarak modayı sıra dışı yorumlayanlar olarak görülmektedirler. Eğitimsiz bir göz avangart tasarımları modaya karşıt gibi görse de anlayabilenler ve geleceği görebilenler için zamanın çok ilerisindedirler.
Normal olanı parçalara bölen ya da tümden reddeden yaratıcılık deneyi. Avangart, lider uçta olma ya da öncü olma anlamına gelir ve zamanın en gelişmiş, ilerici ve deneysel moda akımları için kullanılır. Endüstriyi durgunluktan korur. Podyumlarda sergilenen avangart moda, perakende dükkanlarında satılma şansı olan daha giyilebilir kıyafetler yaratmak için genellikle yumuşatılır.
Avangart kabul edilen sanat eserleri bazen egemen kültürün yan anlamları için kritik ya da onlardan farklı siyasal ve toplumsal yan anlamlar taşır. Benzer biçimde, avangart giysilerin tasarımcıları da haute couture’ ün mükemmel işçiliğini açıkça reddeden giysiler önererek, lüks modanın saklı anlamlarını ortaya çıkarmaya ve yorumlamaya çalışmışlardır. Bu moda akımının en çok tanınan tasarımcıları; Yohji Yamamoto, Alexander McQueen, Rick Owens ve Gareth Pugh' dur.
Rei Kawakubo
1980’ ler ve 1990’ larda, Paris moda dünyasında rekabet düzeyinin bir hayli yükselmesiyle, birkaç yabancı tasarımcı pazara girmek ve Paris’ te tanınmak için avangart stratejiler kullanmışlardır. 1980’ lerin başlarında Japonya’ da yaşayan ama koleksiyonlarını Paris’ te sergileyen Japon tasarımcı Rei Kawakubo, böyle bir yaklaşım benimseyerek bir hayli ilgi görmüştür. Paris’ te ilk kez 1981 yılında toplum önüne çıkan Rei Kawakubo ve Yohji Yamamoto’ nun Comme des Garçons için hazırladıkları 1982 koleksiyonu moda dünyasında şok ve şaşkınlık yarattı. Her iki tasarımcıda geleneksel tanıma meydan okuyan kıyafetler sunuyordu. Modeller podyuma saçlarında paçavralarla ve makyajsız çıkıyor, alt dudakları morarmış gibi duruyordu. Elbisler yırtık ve saçak saçaktı; vücudun biçimiyle hiç ilgisi yoktu; algılanması zordu.
1984’ te GQ dergisi bu estetik anlayışı şöyle tanımlıyordu: ‘ Japon modası çok farklı. Bunlar hiçbir moda standardına uymayan giysiler. Biçimi yok etmek istiyorlar. Büyük beden bir silüetle vücut üzerinden sarkıyorlar. Renkler nerdeyse tümüyle monokram ya da siyah.
Rei Kawakubo özellikle haute couture geleneğinin yarattığı değerlerin antitezini ifade eden giysiler üretmiştir. İşçiliğin mükemmelliği couture giysilerin temel niteliğidir. Dikimin kusursuz, kesimin mükemmel olması beklenir. Kawakubo her yanı deliklerle dolu kazaklar ve etek uçları kıvrılmış sökök elbiseler tasarlamıştır. Giysilerin hazırlandığı makineler kasten bu biçimde kullanılmış ve böylece hatalı giysiler üretilmiştir. Batı modasının haute couture tarafından örneklenen ikincil temel niteliği simetridir. Kawakubo üç kollu elbiseler ve bir tarafı diğerinden uzun ceketler üretmiştir.
Alman edebiyat kuramcısı Peter Bürger, 1974 yılında avangart terimini toplumsal, ekonomik, politik, ahlaki, felsefi ve kültürel koşullar gibi gündelik hayata dair meselelerle ilgilenen ve geleneksel olmayan materyalleri kullanan sanatı anlatmak için kullanmıştır. Peter Bürger, 1848 yılını Modernizm’in ve Avangart’ın miladı gibi görmez. Sanatın özerkleşmesinin 18. yüzyılda, sanatın önce sarayın ve kilisenin himayesine, sonra da piyasaya ve kitle kültürüne direnmesiyle baş gösterdiğini savunur. Özerkleşmenin 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başında Estetizm ve Sembolizm ile zirveye ulaştığını, içeriğinin biçimi olduğunu öne sürer. Sanatın formlarıyla ve kurumlarıyla artık toplumu ve hayatı değil, kendisini temsil ettiğini savunur. Bürger’in kuramına göre Avangart, sanatın kurumlaşmaya karşı bir saldırısıdır. Gerçek dünyaya müdahale etmek, hayatın devrimlere açık hale getirilmesi hedeflenir, estetik haz nesneleri üretmek değil. Sorun, sanatın toplumsal faydası (Realizm) ya da bunun reddi (Estetizm) veya sanatın angaje/özerk olması değil, sanatın kendisidir. Avangart’ın hedefi sanat kurumunu yok etmektir. Bürger Modernizm ile Avangart’ın birliğini bozar. Çünkü Avangart Modernizm’in öngördüğü özerkleşme/kurumlaşma çizgisine meydan okur.
Barbara Gongini: “Avangart deneysel olarak tanımlanabilir çünkü sınırların ötesinde olmak, ileriyi görmek ve olasılıkları denemek ile alakalıdır. Günümüzü tasarımlara yansıtmak sanatçı için de ilgi çekicidir.”
Barbara Gongini: “ Avangarde moda, bütünsel bir varoluş hissiyatı ile doğmuştur. Benim kim olduğumdan ve neyi temsil ettiğimden. ”
özetlemek gerekirse;
• Avangart, aslen askeri bir terimdir ve öncü birlik demektir.
• Avangart, 1848 öncesinde, Romantizm ile başlar.
• Avangart sanat, kültür ve politikada geleneksel sınırları zorlayan, deneysel, yaratıcı kişi ve eserler için kullanılır.
• Avangart ile Modernizm yer yer aynı ruhu, aynı bilinci paylaşır. Her ikisinin de sanatçının topluma ve kendine yabancılaşmasıyla burjuva zihniyeti karşısında aldığı tavır aynı olur.
• Politik ve sanatsal ilericilik anlamında Avangart Courbet ile zirve yapar.
• Modern Avangart’ın mucidi ise Manet’dir. Avangart yabancılaşma demektir. Sanat ve edebiyatta topluma ve kendine yabancılaşma, Manet ve çağdaşları sayılabilecek Baudelaire ve Flaubert’e özgüdür.
• Avangart akımın hedefi bizlere dünyayı farklı gözlerden yorumlatmak, arkaik veya egzotik modellere, düşlerin evrenine, akıl hastalarının fantezilerine, uyuşturucuların neden olduğu halüsinasyonlara, malzemenin yeniden keşfine tanıklık yaptırmak, gündelik eşyanın yeniden sunumundan zevk almayı öğretmektir.
• Avangart, köklü dönüşümlerin bayraktarıdır.
• Politik ve toplumsal radikalizm ile ilişkilendirilmiştir. Kendine has politik ve sosyal motivasyonlu sanat anlamını taşır.
• Erken dönem Avangart hareketlerin doğası, içerik yerine biçime, konudan ziyade estetik etkiye önem veren kurallara meydan okumaktır. Avangart figürler, sanatın fikir ve kavramlarla ilgili olduğu kanısını paylaşmıştır.
• 20. yüzyılın başlarında modern sanat terimleriyle eş anlamlı olarak kullanılır. Bu kullanıma göre Avangart, Modernizm’in ayırıcı özelliğidir.
• Dadacılık, Sürrealizm, Konstrüktivizm ve Realizm gibi bazı akımlar genellikle avangart olarak sınıflandırılır.
• Bir görüşe göre, burjuvaziye karşıt tutumuna rağmen, Avangart’ın bütün aykırılığı, aslında bu sınıfa özgüdür: Başarılı olmuş, evrim sürecindeki burjuvazi, kişisel özlem ve ilişkilerinde Avangart’dır. Uçtaki siyasi görüşlere itibar eder: Fütürist Marinetti İtalyan faşizmini desteklerken, Fütürist Mayakovski Bolşevizm’den yanadır.
• Habermas Avangart’ı Modernizm’in zirvesi gibi görür, Avangart’ın henüz ele geçmemiş bir geleceği fethettiğini düşündüğünü söyler.
• İki dünya savaşı arasındaki dönemde Avangart taraftarlığı ya da Avangart düşmanlığına dönüşen kamplaşma gerçek ile gerçeküstü, bilinç ile bilinçaltı, gelenek ile Modernizm arasındaki çatışmalarda sembolleşir.
• Farklı bir anlatım ise şöyle:
*İlk evrede yenilikçi kimi gruplar Akademilerin kayıtsızlığına karşı işlerini korumaya girişirler.
*İkinci evrede bu gruplar radikalleşerek kendi alternatif kurumlarını oluşturmaya yönelirler.
*Üçüncü evrede kültürel kurumlara ve giderek bütün düzene hükmeden eserlerinin düşmanlarına karşı saldırıya geçerler.
Modernizm İkinci evre ile, Avangart son evre ile başlatılır. Yani, bu anlatıma göre, Modernizm gelişip, şiddetlenerek Avangart’a evrilir.
Comments