Yunan mitolojisi… üzerine binlerce yazı yazılan farklı farklı şekilde yıllardır anlatılagelmiş binlerce hikaye barındıran bir mitoloji. Fakat bu sefer bu mitolojinin ara sayfalarına sıkışmış, herkesçe bilinmeyen, arka sayfalarda kalmış bir hikayeden bahsedeceğim. Daha sonra Barok Dönemi ressamlarından Caravaggio’nun ellerinden çıkan bir tabloyla hayat bulduracağım ve herkesin çok sevdiği bir çiçeğin adının nereden gelmiş olduğunu da öğretmiş olacağım. Şimdi mitoloji ile başladığımız hikayemizi sanat ile nasıl taçlandırdığımıza bakalım.
John William Waterhouse - Echo and Narcissus
ECHO VE NARCİSSUS
Echo ve Narcissus hikayesi farklı farklı şekillerde anlatılmaktadır, zaten Yunan Mitolojisinde birçok hikaye farklı varyasyonlar barındırıyor. Ben burada sizinle en sevdiğim versiyonunu paylaşacağım.
Narcissus, hikayemize kendini çok beğenmiş ve yakışıklı bir avcı olarak dahil oluyor. Diğer kahramanlarımız Echo ve Nemesis. Echo ise çok geveze bir su perisi olarak karşımıza çıkıyor. Zeus su perileri ile zaman geçirmek istediğinde geveze Echo’yu kıskanç eşi Hera’yı oyalaması için kullanıyor. Nemesis ise intikam ve adalet tanrıçası; aynı zamanda Echo’nun annesi. Echo bir gün yine Hera’nın yanındayken Hera, Echo’nun Zeus tarafından kendisine gönderildiğini fark ediyor ve bu geveze periyi bir daha kendi başına konuşamayıp sadece karşısındakinin son kelimesini tekrarlayabileceği şekilde lanetliyor. Echo kelimesi de dilimize buradan giriyor aslında.
Echo bir gün ormana avlanmaya gelen Narcissos’u görüyor ve onun yakışıklılığına aşık oluyor. Narcissos’a çalıların arkasından bakmak isterken Narcissos ayak seslerini duyuyor ve ‘Kim var orada?’ diye sesleniyor. Echo sadece ‘orada’ diye cevap veriyor. Bu seslenişler bir süre daha böyle devam ediyor ve Echo sadece son kelimeleri tekrar edebiliyor. Bunun üzerine çok sinirlenen Narcissus okunu çıkarıyor ve sesin geldiği yöne doğru atıyor. Echo yaralanıyor. Yaralanan Echo hem üzüntüsünden hem acısından ölüyor ve bir kayaya dönüşüyor. Kızının ölümüne çok kızan intikam tanrıçası Nemesis Narcissus’u kendine aşık olmakla cezalandırıyor. O ana kadar bundan haberi olmayan Narcissus bir gün ormanda gezerken çok susuyor ve su içmek için bir göl kenarında duruyor o sırada sudaki yansımasını görüyor ve kendine aşık oluyor. Elini uzatıyor yakalamaya çalışıyor, en sonunda suya atlıyor ve kendi peşinden yüzmeye başlıyor; yüzdükçe görüntüsü daha çok uzaklaşıyor ve o daha da derine yüzüyor. Nihayetinde suda boğuluyor ve zamanla duruşuyla görüntüsündeki şahaneliğiyle bildiğimiz nergis çiçeğine dönüşüyor. -Nergis çiçeğinin ismi de buradan gelmektedir.-
Şimdi hikayenin sanat kısmına dönecek olursak, daha önceki yazılarımdan bir tanesinde bahsettiğim ressam Michelangelo Merisi da Caravaggio’nun en sevdiğim, şu anda konum olarak Galleria Nazionale d'Arte Antica’da bulunan Narcissus tablosuna bu mitolojik hikayemizden esinlenerek yapılmıştır.
Caravaggio bu mitolojik hikayeyi o kadar güzel resmetmiştir ki gerçekten suyun duruluğu Narcissus’un duruluğuyla birbirini tamamlamıştır. Çok güzel yüzlü gerçekten bakınca aşık olunacak güzellikte bir oğlan çocuğu yaklaştığı gölde kendini kendisine çekilmekten alıkoyamamıştır. Belki de bu hikayeyi bildiğim için bu tablo bana bunları hissettiriyor olabilir. Bilemiyorum. Ama bence Narcissus başka bir şekilde tasvir edilemezdi. Bu hikayenin kazananı Carvaggio ve bu sanata erişme sansı bulan bizler olduk diyebiliriz. Kaybedeni ise kendini şahsi güzelliğine kaptıranlar ve çok konuştuğu için sesi kesilenler oluyor.
Görsel Kaynak : wikipedia/Echo and Narcissus - Narkissos
Çok güzel bir yazı olmuş. Bir çırpıda okunuyor. Yazarın yorumları ufuk açıcı.