3 günlük deneme sürecim vardı ve devamı ona göre şekillenecekti. Heyecanlı ve biraz da gergindim. O kadar hiçbir şey bilmiyordum bu sektörle ilgili ve o kadar öğreticilerdi ki…
20-02 vardiyasına gitmiştim. 10 dakika önce orada oldum. Berkay Bey bana depoyu gösterip işten biraz bahsetti. Konuştuğum, iş için görüştüğüm kişinin adı Berkay’mış. Öğrenmek iyi oldu çünkü telefonuma “Contra” diye kaydetmiştim ve kafede birbirlerine “hanım/bey” şeklinde sesleniyorlarmış. Contra Bey diye seslenmem elbette hoş olmazdı, Contra Adam gibi… Bar kısmına geçtiğimizde Berkay Bey bana ufaktan bir şeyleri anlatırken bir ara gitti ve bir an öylece kaldım ama o anı hemen kızlar doldurdular. Selam verip “hoş geldin” edasıyla ellerini uzatıp isimlerini söylediler. Yaren Hanım ve Damla Hanım, ardından Ezgi Hanım geldi. O gün ve o günden sonraki bu birkaç gün hep ne yaptıklarını adım adım bana da anlattılar. Ardından Ezgi Hanım geldi demiştim ya Ezgi Hanım da Ezgi Hanım yani. Hep arkasında dolandım. Yaptığına baktım, anlattığını dinledim, gittiği yere gittim. Bir şeyleri öğrenmeyi çok seviyor ve bir şeyler üretmekten haz alıyordum. Burası bu yüzden benim için çok iyiydi. Çok iyi olduğunu söyleyebileceğim bir diğer şey ise Tekirdağ Contra ekibiydi.
Damla Hanım mezuna kalmış, Yaren Hanım ve Ezgi Hanım da üniversite öğrencisiymiş. Ufaktan sohbet etmek gerginliğimi kırmıştı. Onların karşılayış şekilleri bana iyi gelmişti. Damla Hanım ne zaman başladığımı sorduğunda “hemen daha yeni, 10-15 dk önce falan” deyip gülmüştüm. Bir ara dışardaki birkaç çöpü süpürmek için elime faraş alıp kapının önüne çıktım. Ezgi Hanım da benimle geldi. Süpürdüm, çöpü döktüm. Boşları toplamak ve çöplerini almak için masaları gezdik, çöpe attım ve Ezgi Hanım da geldi. Ezgi Hanım yürümeyi yeni öğrenen bebeği arkasından kollar gibi hep bir adım ötemdeydi. Bardan çıktığımız bir ara da masaların olduğu yerde farklı yerlerde duruyorduk. Benden 5 adım ötede durunca kafamı çevirip onu arıyordum. Sırada kapıya geçmek vardı. Kapıda durdum “Hoş geldiniz” diyip yer göstermek ve “afiyet olsun” demek için. Normalde sesimin gürlüğünden dolayı biraz daha kısarak konuşmamı söyleyen çevrem varken ve bunun makarasını yapıyorken ya da muhabbete bu dahil oluyorken kafede biraz daha gür konuşmamı söylüyorlardı. Sesim içime kaçmış gibiydi ve bu cümleyi duyduğuma çok şaşırıyordum. Mesela sınıfta hep başkalarına söylenirdi buna benzer cümleler. Hale Hanım geldi, ayaküstü tanıştık ve gerginliğim güncellendi. Dik durmamı söyledi ama o an nedendir bilmiyorum gerçekten öyle kambur durmuştum ki ben de hissettim bunu, o söyleyince de dikeldim hemen. Tekrar bara geçtim. Bu bir nevi tekrar Ezgi Hanım’ın yanına geçmem demekti. Kapanış temizliği yapılacaktı, Yaren Hanım ve Damla Hanım da ne yapacaklarını söylerken benim de ne yapacağım belirlendi ve onları dinleyerek ben de bir şeyler yaptım. Molaya çıktığımda bir bardak limonata aldım ve kapının önüne dizilen yüksek sandalyelerden birine oturdum. O sıra yanıma gelip karşımdaki sandalyeye biri oturdu, selam verdi, tanıştık. Aynı bölümdeymişiz. Biraz sohbet ettik, güldük. İsmi Zehra’ymış. Bara geldiğinde Hale Hanım önlük uyarısı yaptığı zaman anladım, o da orada çalışıyormuş. Biraz hareketli ya da arayışlı bir kapanış sonrası ilk günümü tamamladım.
İkinci gün akşam 6’da çıkacaktım, ona göre gündüz işine gittim ve aynı şey cumartesi için de geçerli olacaktı. Aynı zamanda organizasyon sektöründe animatör olarak çalışıyorum. Animatörlük de kendi çerçevesi içinde gerçekten güzel bir işti fakat tamamen denk gelişti. Haftanın birkaç günü birkaç iş çıkarsa gidip iş başına da paranızı alıyordunuz. Elbette bu geçinmeye yetmezdi. Ezgi Hanım ile aynı saatte işe başladık. Aslı Hanım ve Samet Bey’le tanıştım. Hale Hanım’ın temizliğe çok önem verdiğini söylüyordu hepsi, tamam, dedim. Temizliğe çok önem verdiğini de masaları bir elimde bez bir elimde bıçakla kazıyarak silerken anladım zaten. Çubuklarına kadar sildiğim sandalyeleri de yerine geri koyarken Aslı Hanım yanıma gelip işimin ne zaman biteceğini sordu. Bilmiyordum ki… Sildiğim ve silmediğim kısmı gösterdim ona. Sildikten sonra başka bir iş bekliyordu beni. Problem yoktu. Şu zamanda en değerli şey emekti ve iş yorgunluğunun ne olduğunu biliyordum. Masaları ve sandalyeleri sildikten sonra bana ayrılan tuvaleti komple temizleyip Aslı Hanım’ı kontrol etmesi için çağırdım. Zehra Hanım ile kendisi oranın temizlik sorumlularıymış. Tıpkı Damla Hanım, Yaren Hanım ve Ezgi Hanım gibi Aslı Hanım da öğreticilikle yaklaştı. Merak ettiğim ya da takıldığım yerleri çekinmeden sorabileceğimi söylerken herkesin hata yapabileceğinden de bahsetti. Bu ufak nüanslar önemliydi. “Soruyorum, hatta dünden beri Ezgi Hanım’ın peşinde dolanıyorum. Ne yapsa bakıyorum, anlatıyor.” dedim. Samet Bey “Dün mü başladınız” dediğinde “Evet” demiştim ama başlayabilmiş miydim henüz belli değildi. O da neyin nasıl yapıldığından ayak üstü bahsetti. Bana içeceklerin kısaltmalarını açıkladı, görebileceğim bir yere not etti. O gün oradan çıkıp organizasyona gittiğimde bir ara telefonuma baktım ve bir Whatsapp grubuna alınmıştım. Bu iyi bir şeydi.
Üçüncü gün Koray Bey’le tanıştım. Koray Bey de ürün hazırladığı an bana bir yandan açıklarken Berkay Bey ve kızlar “Nasıl gidiyor” diye soruyorlardı.
Oradakilerin hepsi tecrübeliydi, işi biliyorlardı, ürün ortaya koyabiliyorlardı. Benim işe girdiğim gün gelen ama daha öncesinde orada da çalışmış biri daha vardı, Buse Hanım. Ona da bir şeyler sorabiliyordum. Son deneme günümdü. Bir şeyleri öğrenmek benim için hiç yoktan öğrenmek olacaktı sonuç ne olursa olsun. Molamda içeceğimi içerken Samet Bey’le konuştuk. Kendinden bir iki bir şey anlattı, kafeden, Hale Hanımdan ve diğer arkadaşlar gibi temizlikten bahsetti. Bir de sarı bezlerin bir konusu geçmişti, Ezgi Hanım denk gelince söylemişti onu da. “Bezleri çarşaf gibi sermeyin” demiş bir keresinde Hale Hanım. “Tamam” dedim. Bu cümle geçerken ikimiz de biraz gülüp onay verdik ve işe devam ettik. Ezgi Hanımdan tekrar bahsetmişken Samet Bey ile devam ediyorum işe devam ettiğimiz gibi. Samet Bey Contra’yı da Hale Hanım’ı da gerçekten seviyordu ve benimsemişti burayı. “Herkes sana “Burası gibi yer bulamazsın” demiştir iş görüşmelerinde illaki, bu cümleyi kuran olmuştur normal olarak” dedi, onu onaylayarak dinlerken “Ama burası gerçekten öyle bir yer” dedi ve bir iki bir şey ekleyip konuşurken biraz gerildiğimden bahsettim Hale Hanım konusunda. Konu kesinlikle sevmek ya da sevmemek değildi, hatta eğer buysa bile bulunduğum taraf sevmek kısmıydı. Böyle olacağını da anlamıştım. Buna değindikten sonra Samet Bey de gülüp geldiği ilk ay sesinin hiç çıkmadığını, çekindiğini söyledi. Güldüm ve molam bitti, sonra konuşuruz, dedik ve bara geçtim. Koray Bey bardaydı ve sıcak kanlı biriydi. Bana bir yabancılık hissettirmedi. İlk gördüğüm gün çalışma saatleri olarak denk gelmemiştik ama son deneme günümde denk geldiğimizde bir şey sormuştum ve çok açıklayıcı bir şekilde anlatmıştı bana. Bir şeyleri biraz biraz yapabiliyor olmak güzeldi. Saatim dolunca oradan çıkıp organizasyona geçtim ve ne olacağı konusunda Berkay Bey beni bilgilendirecekti.
Bazen bazı durumlar başka olaylara ya da oluşlara gebedir. Siz bilemezsiniz ne sakladıklarını. Bazı reddedişlerin ardında size sunulacak teklifler gelebilir ya da kapatıp çıktığınız bir kapıdan sonra başka bir yerdeki kapı açılabilir. Bazen bulunduğunuz konum, daha öncesinde olabileceğiniz konumdan daha iyidir. Bir şeylerin gecikmesi olmayacağı anlamına gelmez, bazen henüz zamanı gelmediğinin anlamına gelir ya da sizin için ayrılanın o olmadığı anlamına gelir.
Hayatın garip bir dinamiği var. Bazen sizi tesadüfi olarak bir yola sokuyor ve o yoldakiler size yoldaş olabiliyor ya da yön gösterebiliyor. Bir bakıyorsunuz daha öncesinden beri yapmak istediğiniz bir şeye aracı oluyorlar çok doğal veya plansız bir şekilde. Bir an karşınıza biri çıkıyor, aklınıza bir şey getiriyor siz hiç onu düşünmüyorken, sonra siz onu kabul edip reddediyorsunuz ama sonra gayet aklınızda olarak ve isteyerek arayıp buluyorsunuz. Belki de o reddedişin sebebi bu sonuca ulaşmaktı. Reddetmek, özellikle ihtiyacın varken reddetmek cesarettir ve hayatın tam olarak merakla cevabınızı beklediği kısım bazen budur. Ne yapacaksınız? Devam mı edeceksiniz yoksa son mu vereceksiniz? “Elveda diyecek kadar cesursan hayat seni yeni bir “merhaba” ile ödüllendirir.”
Merhaba Contra!
Sümeyye EVİS
Bình luận