top of page

Liminal Space: Eşikte Yaşam

Kelime anlamı olarak; iki alan arasında kalmış, iki yere de ait olmamış, ortada kalmış anlamlarına sahip kelime ‘eşikte kalmış anlar’ olarak ifade edilmektedir.


Genellikle terk edilmiş, eski, boş mekan ve yerlerden oluşur. Kişi kendini korkunç bir olayın ortasında ya da başına bir şey gelecekmiş hissine kapılarak tekinsiz bir alanda gibi hisseder. Bu insanları psikolojik olarak etkileyerek hayatta kalma içgüdüleriyle birlikte; stres, korku, ürperme, gerilme, endişe vb durumlarını da ortaya çıkartmaktadır.


Eşikte kalmış anlara örnek vermek gerekirse; terk edilmiş istasyonlar, gereğinden uzun asansörde kalmak, bomboş alışveriş merkezleri, uçsuz bucaksız koridorlar… Hadi gelin, böyle bir alanda var olduğumuzu hayal edelim.


Okulunuzda dersliğinizden çıktığınız an uzun koridor bomboş. Boş koridorda ilerlerken bile her zaman var olan kalabalık, konuşma sesleri, şakalaşmalar yok. Her sabah selamlaştığınız öğretmen girişte değil; kantinin ışıkları kapalı, bahçe de bomboş. Okulda her daim olması gereken o sesler yok. Aşağıdaki yoldan geçen araba sesleri, teneffüs zili, gürültü… Hiçbiri yok. Etraf ölmüş ve yalnızca siz varmış gibi.




Ürpertici değil mi? Teninize değen rüzgar sizi üşütmüyor, belki, hissedemiyorsunuz bile çünkü boş alanda olan sessizlik sizi ele geçirmekle kalmadı kalp ritminizi hızlandırıp, gerginliğinizi de arttırıyor! Aslında bakılırsa bu tür alanlarda gergin hissedilmesinin nedeni boşluktan ziyade, normalde tanıdık olan bu alanların insanlarla dolu olmasına alışık olmamızdan kaynaklanıyor.


Oyun sektörünün göz bebeği olduğu gibi korku ve gerilim film sektörünün de baş tacı olan liminal mekanların içinde yer almamız aslında oldukça kolay. Film izlerken ya da bilgisayar oyunu oynarken bir karakterle yapılan empati, stres ortamını yaratıyor. Eşikte kalmamız içinse liminal mekânlardan yararlanıldığı kadar fona eklenen müziklerle de psikolojik bir sınır koyulmakta.


Dizi sektöründen en iyi örnek olan Alman yapımı “DARK” dizinde fazlasıyla liminal mekanları görebiliyoruz. Bomboş kasabada bisiklet süren Jonas’ın babasının küçüklüğünün ona el salladığı sahneyi hatırladınız mı? Film sektörüne adını altın harflerle yazdırmış 1980 yapım efsanevi The Shining (Cinnet)” filminde de karşımıza çokça çıkmaktadır. O uzun koridorları kim unutabilir?


Oyun sektörüne bakıldığında ise; daha çok amnesia (amnezi, hafıza kaybı) tarzındaki oyunların, oyuncunun psikolojisinde yıpratmayı hedefleyen fazlasıyla kült korku oyunları arasında yer alana “OUTLAST” başı çekmektedir. Oyun içeriğine kısaca değinmek gerekirse; garip olayların olduğu sanılan bir akıl hastanesini haber yapmak için tek bir kamera ile giden birinci şahsın gözünden görebileceğimiz bir oyun. Fonları da oldukça gerginlik yaratıcı. “The Medium” ise psikolojik korku oyunudur, aynı şekilde oyuncunun psikolojisini hedef almakta. Marienne karakterinin hikayesini travmalarına dokunarak anlatacak video oyunu; 90’ların ruhunda bir evde üçüncü göz olarak oynanmaya başlıyor ve yalnızca başlangıç bile tek başına oldukça fazla liminal mekânlarla dolu. Ruhlar bölgesi ve gerçek dünya olarak ayrılan iki bölümde de oyuncunun korku hissi dışında duygularını da tetiklemeyi amaçlanmış oyunun; atmosferi oldukça etkileyici, ekranda iki ayrı evreni görmek, müziklerle bunun desteklenmesi ve karanlığın aşama aşama artması da yapımcının istediği merak duygusunu psikolojik sınırın önüne geçmekte.


Opmerkingen


bottom of page