Tarihin ilk çağlarından beri gelinin süslenmesi adettendir. Antik ve Ortaçağ'da gelinlerin evlenirken giydikleri elbise, bu zamanlara göre daha şatafatlı ve daha gösterişliydi. Her ne kadar beyaz gelinlik giyme adeti 16. yüzyıla dayanıyor olsa da, yaklaşık 4 bin yıl önce dahi gelinler bu özel günde kendilerini özel hissedecek gelinlikler giyiyorlardı.
Düğünde giyilecek kıyafet olarak adlandırılan gelinliğin oldukça köklü ve ilginç bir tarihi var. Gelinliğe dair ilk kayıtlar eski bir Çin mitolojik efsanesindeki kaynaklara dayanıyor. Bu Çin efsanesine göre yarı ejderha yarı köpek olan Panhu adlı mitolojik bir yaratık, Çin İmparatorunun kızıyla evlenebilmek için insana dönüşür. Düğün günü imparatoriçe, prensese ihtişamlı bir anka kuşu elbisesi giydirdikten sonra taç takar. Çin prensesinin düğünde giyindiği bu kıyafetin ardından bu durum bir düğün geleneği haline gelir.
Bu geleneğin ardından gelinliğin belirli bir renkte olması kuralı, M.Ö 1000’li yıllarda yine Çin’de görüldü. Zhou Hanedanı döneminde, gelin ve damada düğünde kırmızı işlemeleri olan siyah bir kıyafet giyme şartı getirildi. Çin'de M.Ö 7. yüzyıla gelindiğinde ise, Tang Hanedanı düğünlerdeki kırmızı işlemeli siyah kıyafet geleneğini değiştirerek gelinler için yeşil, damatlar için kırmızı renk geleneğini başlattı. Ayrıca aynı tarihlerde Japon düğünlerinde çiftler, Japon geleneğinde çokça kullanılan birkaç farklı renkte kimono giyiyordu.
Gelinliğin tarihçesini incelediğimizde ise başlangıcının tahminimizden çok daha önceye, bin yıllar öncesine gittiğini görüyoruz. Gelinliğin ilk örnekleriyle Eski Mısır döneminde karşılaşıyoruz. Beyaz renkli keten kumaşların kat kat birleştirilmesiyle oluşan elbise, o dönem gelinlik olarak kullanılıyordu.
Antik Yunan geleneğinde de kadınlar gelinlik olarak beyaz kumaştan hazırlanan kıyafetleri giyiyorlardı. Kültürlerinde beyaz renk kutlamayı ve mutluluğu temsil ediyordu. Böylece kadınlar bu beyaz elbiselerle mutluluklarını sergilemiş oluyorlardı. Roma’da ise genç kadınlar gelinlik için sarı rengi tercih ediyorlardı. Evlilik törenlerinde gelinliğin yanı sıra yine sarı renkte bir peçe takıyorlardı. Böylece peçe, evli ve bekar kadınların ayırt edilmesini sağlıyordu. Genç kadınlar, ilk olarak düğünlerinde peçe takmaya hak kazanıyorlardı.
Tarihte ilerleyip Ortaçağ dönemine geldiğimizde, Avrupa’da gelinlik için belirlenmiş belli bir renk olmadığını görüyoruz. Renklerin gelinlik namına sembolik bir anlamı olmadığı için, bu dönemde gelinlik seçiminde önemli olan kriter kumaşlardı. Kumaşın kaliteli olması ve elbisenin gösterişli görünmesi ideal gelinliği ortaya çıkarıyordu. Bunun sebeplerini incelediğimizde estetik zevkin ve modanın ötesinde başka toplumsal ve ekonomik sebeplerle de karşılaşıyoruz. Ortaçağ döneminde evlilikler, birbirini seven veya birbirini seçen iki kişinin birlikteliğinden çok ekonomik ya da siyasi temelli anlaşmaları yansıtıyordu. Özellikle ekonomik düzeyi yüksek olan ya da mevki sahibi aileler arasında çocuklarının evlenmesi, bir iş ortaklığının ya da farklı politik ittifakların başlangıcı ve temsili sayılıyordu. Bu sebeple yapılan düğünler sadece gelinin ve damadın değil, aynı zamanda ailelerin de temsili olarak kabul ediliyordu. Gelinlerin ailelerinin statüsüne yakışır gösterişte ve güzellikte gelinlikler giymeleri gerekiyordu. Kürkler, mücevherler, ipek kumaşlar ailenin zenginliğini topluma göstermek için bir araç sayılıyordu. Üst sosyal sınıfa mensup genç kadınlar gelinliklerinde en kaliteli, en pahalı, en gösterişli kumaşları seçerken; maddi durumu buna uygun olmayan orta ya da alt sosyal sınıfa mensup gelinler ise sahip oldukları en güzel, en kaliteli elbiseyi gelinlik olarak kullanıyorlardı.
Geçmişteki gelinlikler konusunda, odağımızı doğuya çevirdiğimizde farklı bir manzarayla karşılaşıyoruz. Kumaşları özellikle de ipeğiyle ünlü iki ülkede, Hindistan ve Çin’de, görkemli elbiseler hem geçmişte hem günümüzde tercih ediliyor. Ancak bu iki kültürde renk de önemli bir rol üstleniyor. Geçmişte uzun, kırmızı elbiseler her iki kültürde de tercih ediliyor. Çin’de şans getirdiğine inanılan kırmızı renk günümüzde yerini evrensel hale gelmiş beyaz gelinliğe bırakırken; Hindistan’da parlak renkli kaliteli kumaşlardan yapılan geleneksel kıyafet “sari”, beyaz gelinliğin yanında yerini korumaya devam ediyor.
Osmanlı dönemine baktığımızda kültürün gelinlik seçiminde etkili olduğunu görüyoruz. Bekar genç kadınların evlilik öncesinde gösterişli kıyafetler giyinmeleri toplum tarafından uygunsuz ve ayıp karşılandığı için, genç kadınlar evlilik törenine kadar sade kıyafetler tercih ediyor ve dışarı çıktıklarında dikkat çekmemeye çalışıyorlardı. Evli kadınların süslü giyinmeleri konusunda bir engel yoktu. Bu sebeple genç kadınlar düğün törenlerinde daha şık elbiseler seçiyorlardı. Cumhuriyet dönemi sonrasında toplumsal kurallar hafiflemekle beraber tam olarak değişmediği için bu durum yakın tarihe kadar böyle devam etti.
Osmanlı döneminde toplumun farklı kesimleri tarafından tercih edilen gelinliklere baktığımızda, Ortaçağ dönemine benzer bir sınıfsal farklılıkla karşılaşıyoruz. Ortaçağ’dan farklı olarak toplumun farklı kesimlerindeki gelinlik tercihi, kendini renkler üzerinden gösteriyor. Toplumun en üst kesimi sayılan saray hanedanı üyeleri gelinlik konusunda kırmızı rengi seçerken; tüccarlar, çiftçiler ve diğer sosyal gruplara mensup kadınların farklı renkte gelinlikler giydiği görülüyor.
Osmanlı’da beyaz renkte gelinlik giyen ilk kişi, 1898 yılında Kemalettin Paşa ile evlenen ve 2. Abdülhamit’in kızı olan Naime Sultan’dı. Naime Sultan’la başlayan beyaz gelinlik giyme adeti, Cumhuriyet dönemiyle beraber iyice yaygınlaştı ve günümüze kadar taşındı.
Dünya tarihine baktığımızda ilk beyaz elbisenin 1499 yılında XII. Louis ile evlenen İngiliz Anne tarafından giyildiğini görüyoruz. Anne’den sonra 16. yüzyıl boyunca genç kadınların düğünlerinde giymeye başladığı beyaz elbise, 19. yüzyıla kadar tam olarak popüler olamıyor. Soylu ailelerin kızları, düğünlerinde kırmızı ya da parlak gümüş rengi elbiseleri tercih etmeye devam ediyor. 19. yüzyıla geldiğimizde ise bu durumun değiştiğini görüyoruz. 1840 yılında Prens Albert’le evlenen Kraliçe Victoria, o zamana kadar kraliyet düğünlerinde tercih edilen gümüş renkli gelinliği giymeyi reddediyor ve onun yerine tamamı saten beyaz kumaştan hazırlanmış, beş buçuk metre kuyruğa sahip son derece gösterişli bir gelinlik giymeyi tercih ediyor. Böylece günümüzde hala takip edilen beyaz gelinlik modasını başlatmış oluyor. Bu görkemli düğünden sonra Avrupalı yazarlar ve şairler övgü dolu metinler yazıyor ve beyaz rengi masumiyetin simgesi ilan ediyorlar. Tamamen estetik sebeplerle yapılmış bu tercih, böylece sembolik bir anlam da kazanıyor ve beyaz gelinlik günümüze kadar ulaşıyor.
GELİNLİK İLE İLGİLİ BAZI MODA TERİMLERİ:
TAFTA : Hem pastel hem de parlak renklere sahip bir kumaş. Nişanlıklarda ve gelinliklerde yapısı nedeniyle en çok tercih edilen kumaştır. Gelinliğin hem üst hem etek kısmında kullanılabilir.
ŞANTUK : Seyrek yapıda, ipek dokulu, parlak bir kumaştır. İpeksi yapısı nedeniyle gelinliğin hem üst hem de etek kısımlarında her türlü gelinlik modeline uygulanabilir.
SATEN : En çok tercih edilen gelinlik kumaşıdır. İpeksi dokusu sayesinde özellikle yaz gelinliklerinde sıkça kullanılır. Her türlü kesime uygun bu kumaş, gelinliklerde sıkça kullanılır.
FAY : Gelinliklerin ön yüzünde kullanılan bu kumaş, klasik tarzda dikilen gelinliklerden ziyade düz kesimli gelinliklerde kullanılır.
KREP : Özellikle kış gelinliklerinde kullanılır.
ŞİFON : Şeffaf ve ince yapısıyla abiyelerde olduğu kadar yaz gelinliklerinde de kullanılmaktadır. Uçuşan bu romantik kumaş, her tip gelinliğe uygulanabilir.
ORGANZA : Şeffaf ve ince yapısı nedeniyle yaz gelinlikleri için idealdir. Hem klasik hem de sıra dışı gelinlik modellerinde kullanılabilir. Gelinliği bütün bedende kullanmak için ideal bir kumaştır.
FRANSIZ DANTELİ : Gelinlikten çok duvakta kullanılan bu kumaş, tüm gelinlik modellerinde uygulanabilir.
KORDONE DANTEL : Gelinliğin genelinde kullanılabilen bu nazik kumaş, yaz gelinliklerinde kullanılabilir.
GÜPÜR : Gelinliklerin özellikle yaka, kol ve göğüs bölümlerinde kullanılabilir. Sonbahar ve kış gelinlikleri için tercih edilir.
PUANLI TÜL : Genellikle katlı gelinlik ve duvaklarda kullanılan bir kumaştır. Gelinliğin yanı sıra en çok duvaklarda rastladığımız bu tül, vücut yapınıza uygun her gelinlik modelinde uygulanabilir.
TÜL ÜZERİNDE BRODE : Tül üzerine işlenmiş, motifli, ince ağ yapılı bir kumaştır. Gelinliğin kol, yaka ve göğüs bölümlerinde uygulanır. Vücut yapısı konusunda sorun yaratmayan bu kumaş, tüm mevsim gelinlikleri için uygundur.
Comments