top of page
Elif Nur Özdil

KONSTRÜKTİVİZM VE MODA

Konstrüktivizm (Yapımcılık); Rusya'da doğmuş resim, heykel, fotoğraf, tasarım, mimarlık gibi alanlarda uluslararası üne kavuşmuş olan bir harekettir. Kübizm ve fütürizm gibi akımlardan etkilenen hareket, ilk olarak mimar ve heykeltıraş Vladimir Tatlin'in kabartmalarında, üç boyutlu geometrik çalışmalarında örneklendi. Endüstriyel malzemeleri biçimlendirmeye yönelik olan bu akım, çağdaş teknikleri ve yenilikçi kompozisyonları benimsemiştir. Sanatta bilimselliği ve materyalist tavrı savunan konstrüktivist sanatçılar, bir çağa da damga vurdular. Konstrüktivizm terimi ise heykeltıraş, fotoğrafçı ve tasarımcı Aleksandr Rodçenko’nun avangart eserlerinden yola çıkarak ressam Kazimir Malevich tarafından ortaya atıldı. Daha sonra giderek büyüyen bu akım, grafik tasarım ürünlerine, logolara, posterlere, kitap kapaklarına ve reklamlara kadar uzandı; tüm dünyada konstrüktivizm modası oluştu.



Konstrüktivist sanatçılar sadece kendi uzmanlaştıkları alanlarda değil,

neredeyse hepsi sanatın bütün alanlarında ürünler vermişlerdir. Konstrüktivist sanatçılar, bireysel üretim yapan ve eserlerini müzelerde ve galerilerde sergileyen sanatçılara savaş açmışlardır. Onlara göre, sanatçının görevi yeni toplumun en küçük detayından en geniş

organizasyonuna bütün inşa süreçlerinde birebir yer almaktır. Ekim Devriminin yanında yer alan bu sanatçılar, gündelik kullanım nesnelerinin insan psikoloji üstünde önemli etkileri olduğuna inanmaktadırlar; bu nesneleri değiştirerek ya da yeniden üreterek kitlelerin düşüncelerini etkileyebileceklerini, yeni toplumun inşasını hızlandırabileceklerini savunmuşlardır.


Gündelik hayatın yeni görünümlerini oluşturmak arasında kuşkusuz kıyafet

tasarımı büyük önem taşımaktadır. Vladmir Tatlin, Alexander Rodchenko, Varvara Stepanova, Luibov Popova gibi sanatçılar tekstil ürünleri ve kıyafet tasarımı içinde doğrudan yer almışlar, devrimin ihtiyaçlarını karşılamak üzere giysiler tasarlamışlardır


Ekim Devrimi sonrası dönemde Rusya’da tekstil endüstrisi çok kötü

durumdadır. 1920’li yıllarda tekstil endüstrisini düzenlemek ve yeni Rusya için kıyafetler tasarlamak için çeşitli komiteler oluşturulmuş ve sanatçılar görevlendirilmiştir. Sovyet

Rusya’da kıyafet bir ticari uğraş olmaktan öte, devrimin bir sembolü olarak

karşılanmış; sanatçılardan işçilerin gündelik hayatlarına uygun olacak biçimde

süssüz, yalın ve burjuvazi değerlerinde arınmış kıyafetler tasarlamaları

beklenmiştir.


Konstrüktivizmin kurucularından olan sanatçı V. Tatlin, kendi konstrüktivist görüşleri çerçevesinde kıyafeti giyenin sorunlarına pratik çözümler üreten tasarımlar yapmıştır. Bu tasarımlar, o güne değin görülmemiş biçimler önermiştir. Bu kıyafetlerindeki renkler sadece kiri gizlemeye yöneliktir; kıyafetlerin biçimi ise bedenin bütün parçalarına özgür hareket imkânı

tanıyacak şekilde düzenlenmiştir; cepler herhangi bir estetik ölçüt göz önünde

bulundurulmadan kolların uzunluğu dikkate alınarak kıyafetin yüzeyine

yerleştirilmiştir. Sadece kıyafeti giyenin pratik ihtiyaçlarını göz önünde

bulundurarak tasarladığı kıyafetlerini V. Tatlin,

“güzel” olarak değil, “sıcak ve hijyenik giysiler”

olarak sunmuştur.


Tatlin’in ortaya attığı bir başka yenilik de modüler kıyafetlerdir. Bu kıyafetlerde takıp çıkarılabilen parçalar sayesinde kıyafeti giyen kişiler yaptıkları işe göre kıyafetlerini

değiştirebilmektedir. Aynı zamanda bir mont tasarımında takıp çıkarılabilen bir

kürk ekleyerek, montun hem sonbaharda hem de kışın giyilebilmesi amaçlanmıştır


Konstrüktivist sanatçılar V. Stepanova ve L. Popova Ekim Devrimi’nin

ardından, sanatçının üretimde doğrudan yer alması görüşünü savunmuş ve bir

tekstil fabrikasında çalışmaya başlamışlardır. Onlara göre yeni kıyafet modayı

takip edecek ya da yansıtacak bir kıyafet değil, işçiler için çalışırken işlevsel

olacak, makine çağının dinamizmini yansıtacak ve burjuvazinin değerlerinden

sıyrılmış olmalıdır. V. Stepanova, Ekim Devrimi’nin gündelik kıyafetini ele aldığı

1923 tarihli manifestosunda yeni kıyafeti şu şekilde tanımlamaktadır:

“Bugünün kıyafeti hareket halinde görülmelidir –bunun dışında kıyafet yoktur; nasıl makine ondan yapması beklenen iş dışında tasavvur edilemezse … dikişlerin kendileri - kesimin başlıca öğesi olan – kıyafete biçim verir. Giysinin nasıl görüneceğini vurgularlar; bağlarını vb. nasıl bir makinede benzer şeyler görünebilirse…”

V. Stepanova aynı manifestoda üç tip kıyafet belirlemiştir.

Bunlar bir kalıp temel alınarak iş koşullarına göre değişebilecek olan üretim

giysisi (prozodezhda), pilotlar, cerrahlar gibi özel işlerde çalışanların ihtiyaçlarına

cevap verebilecek özel kumaşlardan üretilen özel giysi (spetsodezhda) ve

sporculara hitap eden spor giyisidir (sportodezhda).


Sosyalistler aynı kıyafetleri giyen kitlelerin aynı toplumun üyesi olduklarını daha

çok hissedeceklerini, böylece kitlelerde topluluğa ait olma hissinin uyanarak

bireyciliğin önüne geçeceklerini düşünmüşlerdir. Bunun yanında özel giysi, kimi özel ihtiyaçları olan meslekler için tasarlanmasının yanında kullanılan kumaşların kalitesi ve biçimiyle

kişinin toplum içindeki önemine vurgu yaparak, bir sosyal statüde ortaya

koymaktadır. Spor giysisi ise, Stepanova’ya göre, yeni toplumun dinamik yapısını

vurgulamalı aynı zamanda işlevsel olmalıdır. O bu giysiyi üç unsurla açıklamıştır:

“basitlik, pratiklik ve giyimdeki kolaylık”

V. Stepanova ve L. Popova, giysi tasarımdaki yenilikçi fikirlerinin yanısıra

desen tasarımında da burjuvaziye ait gördükleri çiçek baskılı desenleri ret ederek,

bunların yerine dinamizmi vurgulayan üçgenler, kareler, dikdörtgenler gibi

geometrik şekillerden oluşan tasarımlar yapmışlardır. B. English’e

göre, Stepanova’nın kullandığı iki renkli birbirini tekrar eden desenler ‘sadece

doğada bulunabilen organik biçimlerin evrensel ritminin etki ettiği bir biçimsel

sanat değildir, aynı zamanda iyi yağlanmış makinelerin sistematik çalışmasının

etkisini’ de taşımaktadırlar. .


V. Stepanova ve L. Papova’nın radikal önerilerinin yanında, Ekim

Devriminden önce başarılı bir haute couture tasarımcısı ve Paul Poiret’nin

arkadaşı olan Nadezhda Lamanova da devrim sonrası dünya için

kıyafetler tasarlamıştır. Lamanova bu tasarımlarında Rus folklorundan aldığı

öğeleri stilize etmiş, Rus halkının kolektif bilincini işçiler için resmi kıyafetlere ve

gece kıyafetlerine dönüştürmüştür. V. Stepanova ve L. Popova’nın kişilerin

işlerine göre şekillenecek üretim giysisin karşısına, giyenen silüetine ve bedenine

göre düzenlenecek kişisel giysi fikrini yerleştirmiştir



Rus Devrimi'nin de etkisiyle oldukça geniş bir kitleye ulaşan akım, endüstriyel imajlar ile geometrik kompozisyonları bir araya getiren "yapıcı" çalışmalar üretmeye çalıştı. 1. Dünya Savaşı sonrasında gelişen bu akım, toplumun yeniden inşasında da önemli bir rol oynadı ve sanatı sosyal bir değişim aracı olarak kullandı.


Konstrüktivizm akımı, tasarım dünyasını baştan sona değiştiren manifestosu sebebiyle oldukça önemlidir. Konstrüktivizm akımı kendisinden sonra gelecek ve çığır açacak Bauhaus Sanat Akımı gibi yeni makine çağından, endüstriyellikten ilham aldı. Her iki akımda da işlevselliği öne çıkaran, soyut, geometrik formlara sahip tasarımlar yaratıldı. Soyut sanatın bir yan dalı olarak ortaya çıkan bu akım, özellikle Pablo Picasso’nun kübist eserlerini kendisine örnek olarak aldı. Picasso’nun üç boyutlu, hurda malzemelerden yapılmış natürmortları bu akım açısından ilham vericiydi. Ayrıca konstrüktivistler, sanatın modern sanayi dünyasının bir yansıması olması gerektiğine de inanıyordu. Bu anlayışa göre estetik niteliklerin yerine nesne ve malzeme ön planda olmalıydı. Yani bu sanat akımı esasında materyalleri teknik bir ustalıkla düzenlemek olarak da ifade edilebilir.


Comments


bottom of page