Güneşin sana ulaşmasını istiyorsan gölgeden çık.
Konfüçyüs
İnsanoğlu var olduğundan bu yana her döneminde, her çağda, yaşam süreci içerisinde istediği sonuçlara ulaşmak için sürekli olarak ya kendisini başarıya odaklamakta ya da başarısızlığın acısını yaşamamak için acıdan kaçma davranışlarıyla başarıya yönelmektedir. Bu konuda çevre önemli bir etkendir. Çevre çoğunlukla bugünkü kimliğimizi oluşturmada, davranışlarımızı düzenlemede, inançlarımız ve kapasitemizi belirlemede en önemli değişim seviyesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların içinde yaşadıkları çevre bazı istisnalar olsa bile bireylerin yaşamlarında onların kaderini tayin eden bir rol oynamaktadır. Çevrenin etkisiyle insanların değişim seviyeleri, bireysel gelişimde olduğu kadar yönetimlerde organizasyonlarda ve işletmelerde de geçerlidir. Klasik organizasyonlarda davranışlar, çalışanları sürekli kontrol etmek, onları yönetim işlevlerine ortak etmek, aşırı kurallarla yönetmek biçiminde karşımıza çıkarken bugün toplam kalite felsefesini öğrenen organizasyonlar, yönetim stratejilerini değiştirerek, çalışanlarına daha fazla parasal imkân, özgürlük, sosyal yardım vermeye, onları yönetim işlevleri içine daha fazla çekmeye ve onlara her türlü kolaylığı gösteren bir davranış içine girmeye başlamışlardır.
Her insan yaşamında ve kariyerinde şu ya da bu aşamasında yapabileceklerine dair düşler kurmuştur. Bunu yaparken çoğu zaman, düşlediklerine benzer işleri gerçekleştiren insanlar da aklına gelmiştir. Kişisel liderlikte önemli olan da tam da budur; çünkü diğer liderlerin yaptıklarını kendi yapacaklarınla kıyaslama çok önemlidir. Yapabileceğini hissettiğin işleri halihazırda yapmakta olan insanlar ne gibi özelliklere sahiptir diye meraklanmak ve şu soruları sormak; zaten zengin bir ailenin üyesi midirler? Güçlü ve etkili dostları mı vardır? Bizim sahip olamadığımız bir takım beceri ya da yeteneklerle mi donatılmışlardır?
Aslında sonuç şudur; Başarılı insanları suyun bu yakasında bekleyenlerden farklı kılan şey, çoğu zaman yola çıkmış olmalarıdır. Daha açık bir ifadeyle, nereye ulaşmak istediklerini bilerek harekete geçme yürekliliğini göstermeleridir. Aslında bu durumu Anadolu’nun bazı değerli geleneklerinden olan Hıdırellez zamanında şöyle ifade edilir, “Bir dileğini, hayalini, hedefini ya da niyetini bir kâğıda çiz, ya da yaz” denir. “Sonra da gün doğarken kalkıp gül ağacının dibine bunu göm. Bu dileğin mutlaka gerçekleşir” diye inanılır. Aslında liderlikte bunun anlamı şudur: Önce gelecek ile ilgili anlamlı ve önemli bir vizyon belirle. Sonra bunu yazarak ya da çizerek netleştir, gün doğarken kalk, yani bunun için çaba göster. Sonuç olarak neyi düşünürsen onu görmeye başlarsın. Netleştirdiğin niyetin ile ilgili algıda seçiciliğin gelişir.
Shakespeare'in dediği gibi olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu. Kişisel liderlik yolculukta da senin kim olduğun ile ilgilidir. Kim olduğun ne yaptığını ne yaptığında da iş ve yaşam sonuçlarını belirler. Kim olduğunu, kim olmadığını ve kim olmaya çalıştığını sorgulamaya başladığında içindeki potansiyel ortaya çıkmaya başlar.
Yazıma, “Doğu hikayeleriyle psikoterapi” ile devam etmek istiyorum.
Kral maiyetini önemli bir görev için sınamak istemiş. Birçok güçlü ve akıllı adam etrafında toplanmış. Kral onları bugüne kadar görüp görebilecekleri en kocaman kapının önüne getirerek şöyle söylemiş: “Siz akıllı insanlar, benim bir sorunum var ve hanginizin bunu çözebileceğini görmek istiyorum. Burada krallığımdaki en büyük ve en ağır kapıyı görüyorsunuz. Hanginiz bunu açabilirsiniz?” Saray mensuplarından bazıları açamayız der gibi başlarını sallamış. Diğerleri, çevresindekilere göre daha akıllı sayılanlar, kapıyı daha yakından incelemiş, fakat onlarda açamayacaklarını kabul etmişler. Bu akıllı insanlar böyle söyleyince saraylılar sorunun çözülemeyecek kadar zor olduğunda fikir birliğine varmışlar. Sadece bir vezir kapının yanına giderek onu şöyle bir gözden geçirmiş ve elleriyle yoklamış, açmak için çeşitli yolları denemiş, en sonunda kuvvetle yüklendiğinde ağır kapı açılmış. Meğer kapı zaten tam kapalı eğilmiş ve açmak için deneme isteği ve yüreklilikle davranma cesaretinden başka bir şey gerekmiyormuş. Kral vezire şöyle söylemiş: “Sadece gördüğün ve işittiğine bağlı kalmadan, kendi gücünü devreye soktuğun ve denemeyi göze aldığın için saraydaki görevi sen alacaksın.”
Kaynaklar
Turgay Biçer, “NLP Kişisel Liderlik”
Vedat Erol , “İşte ve yaşamda liderlik; Liderlik Yolculuğu”
Nossrat Peseschkian, “Doğu hikayeleriyle psikoterapi”
Comments