Toplu bir rüya sahili katliamından sağ kurtulan eski rock sanatçısı, şimdilerde çaptan düşmüş şair bozuntusu olarak ortalıkta gezen Sayın Kendimle baş başayız. “Şiir falan hava cıva, millet okumuyor, azizim!” Kuru tabaka inancın ve hayalperestliğin acizliğinden dem vurup, Neşet Ertaş dinleyerek, izbe bir İstanbul evinde yaşamını sürdürmeye çalıştığını zannederek hayatına devam ediyor. Geçimini günübirlik kölelikler ve saçma romantiklere şiir satarak geçiren Sayın Kendim, “Hayattan umudum yok, umudu olanlar iyi para kazandırıyor” demagojisiyle bizlere ince bir nükte sunuyor.
“Kaç şiir yazdım biliyor musun?”
“Bilmiyorum!?”
“Ben de!” dedi.
Beynini bu tarz ruh emici bir yorgunluğa gömen Sayın Kendim, bunun hayatın acımasız ve insafsız gerçeklerinden başka bir şey olmadığını savunuyor. Çocukluğundan beri şiir, sanat, edebiyat, romantizm, aşk ve sevda konularına eğildiğini ifade ederken göz yaşlarına hakim olamadığına şahit olamıyoruz. “Ruhum öldü, üç beş kişilik cenaze kuruldu. Onunla beraber helvası bile gömüldü!” sözleriyle aslında hayatta istenilen yere -toplumun istediği yere- geldiği için çok mutlu olduğunu belirtti.
“Nietzsche, bir at oldu, diyerek ağlamış diye içim giderdi. Şimdi içsiz ve rahatım.”
“Çok zor bir çocukluk geçirdim. Erken yaşta Tolstoy okudum, Oğuz Atay'ı anladım.”
“Ergenliğimde sevdiğim kadınların saçını çekmek yerine her teline şiir yazdım.”
“ 'Kadınlar şairlere aşık olur, müteahhitlerle evlenir' diyen Muhsin Ünlü yanılıyordu. Şairlere aşık olan kadınlar yoktu. Varsa da nesli tükenmiştir. Erkek Cinayetine Kurban gitmiştir. Aksini iddia eden ya katildir, ya feminist! Gerçi ikisi de ayni şeydir. Düşmanlık besleyen herkes katildir!”
Sayın Kendim ’in iddiaları oldukça sert ve provoke edici olsa da kendisini dinleme işkencesine devam ediyoruz:
“Zaman bazı şeyler için çok hızlı geçer. Güzel bir sevişme için çok hızlıdır. Aşık bir adam veya
kadın için çok hızlıdır. Mutlu bir insan için çok hızlıdır. Tanrı, bizim eğlendiğimiz yerleri ileri sarıyor, gibi. Tanrı, sadist olabilir mi? Bizim acımızdan zevk alan bir çocuk olabilir mi? Bilimi bütün iradesiyle reddedip dünyanın bir öküzün boynuzları üzerinde durduğuna inanmak gerçeğini kabul etmek bana her şeyin üzerinde olmasam bile vaktinde gelinmiş boşalma hissi veriyor!”
“Ne amaçla yaşıyoruz?”
“Herkesin amacı farklıdır” dedim, Sayın Kendime. Gözlüklerini çıkardı. Porsumuş hatta büyük gelen gömleğinden bir parça buruşuk kısım feda edip silmeye başladı. Söylediğimden tatmin olmamıştı. Bana dik ve buğulu gözleriyle baktı. Göremediği belliydi ve her şey gibi bu da umurunda değildi.
“Hayır, ne amaçla yaşıyoruz? Bir inançsız bilim adamı neden yaşar? Bulduğu her ne ise öldükten sonra adından başka bir şey kalmayacak. Bir süre sonra sadece onu ilgilendiği bilim dalıyla ilgilenenler dışında kimse bilmeyecek! Bir Broker isen Ekonomik bir buhran neden önemli olabilir ki, sistemi zaten sen kurdun. Sistem zaten senin ellerinle şekillendi. İstediğin yöne çekebilirsin. Kötü geçen bir günün olduğunu söylediğin zaman inandırıcı gelemiyor bana. İnancım o sırada çorba içiyor mesela. Bir devlet başkanıysan savaş çıkardığında bunu sinirli bir şekilde ifade etmen gerçekçi değil, mahalle kavgasına adam toplamak için biz de gaza getirirdik, milleti. Kendi kavgası olmayanlar dövüşür, biz gülerdik. Sanat yapıyorsan zenginlerin mezesisindir. Onlar senin sözlerinle şarap içip sevişecekler, diye sen bir şiire kelime bulmak için bin bir olay yaşıyorsun. Hay içine kursun döktüğümün, sevişsinler! De ben şiiri yazan kişiyim, ben neden aldatılıyorum arkadaş. Çay var mi, Muhabir Ben?”
“Evet!”
“Teşekkür ederim, bıraktım. Bir de bu var! Edebiyat Meşrubatları! Birbardakkahveolmadanedebiyatyapamıyorum'cular, çayveedebiyatilişkilidir’ciler, Bokofskicandırbiradanedebiyat’cılar, şiirkadınaokunursarapolmadanruhukacar’cilar... Sayılır da sayılır! Gecen gün bilmem ne fashion defile programında kadınlara çuval geçirmişlerdi. Nenem köyde yokluktan giyerdi. Naylon ya, sıcak tutar diye! Bu hesaptan edebiyat krizi popülist bir devinime basur kaldı. Böyle bir sorun var ama kimse kabul etmiyor!”
Sözlerinde mantık varken bile serkeş bir aptal olduğunu, aciz olduğunu üzerinde kıyafet olmadığından bu pejmürde hali ile sözleri zihnimde bir turlu bağdaştıramadım. Kendim ile aynı konuşmayı yaparken üzerinde bir takım olmasını beklemiyordum ama en azından elbiseleri temiz olabilirdi. Ne yazık ki değildi!
“Tanrı sıkılmış, olacak. Yüzün asıldı. Benim de işim gücüm yok, yatacağım artık! Son bulsun bu saçmalık. Çok uykum var. Başka bir şey yoksa defol git evimden, rica ediyorum!”
“Görüşmek üzere, Sayın Şair ve Barbar Kendim.”
“Görüşelim, Toplum Mastürbasyoncusu Ben!”
Comentarios