top of page
İrem Tınastepe

KAYIP ZAMANIN İZİNDE


 


Ah! Marcel’cim, Ah! Proust’cum seni anlatmaya nerden nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama seni anlatmam lazım. Anlatmam lazım ki herkes seni bilsin ve okusun, çünkü; sen buna değersin.


Marcel Proust 20. Yüzyıl edebiyatının en önemli eserlerden birini yazmış muazzam bir yazardır. Çocukluğundan itibaren anlatmaya başladığı yedi kitaptan oluşan Kayıp Zamanın İzinde serisini ölmeden günler öncesine kadar yazmış. Kitap üç bin sayfadan oluşur ve beş yüze yakın karakterin yaşamını uzun bir zaman diliminde birbiriyle bağıntılı bir kurguyla yazan Proust, bu kadar uzun bir anlatıda doğabilecek boşlukları (bazen bir sayfayı geçen cümleleri var) ben dilini kullanarak, anları birleştirerek, karakterleri döngüsel bir kurguyla yaşatarak ve zaman algısını genişleterek sağlamıştır. Hemen hemen her konuya değinen Proust aslında tüm kitaplarında belirttiği gibi; ‘Istırap insan psikolojisine, psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder.’ sözüyle psikoloji üzerine yazmıştır.


Şunu belirtmem gerekir ki, Proust’u okumadan önce sağlam bir kitap geçmişinizin olması gerekebilir. Biraz ağır olmakla birlikte muazzam bir dili var, nokta atışı betimlemeleri, yer yer okurken bir tek ben böyle değilmişim hissiyatı veren, bazen aynı cümleyi aynı paragrafı defalarca okutturan (hem güzelliğinden hem unutmamak için hem de daha iyi anlamak için) son derecede zeki bir o kadar da her şeyi derinden hisseden, hissettiği her şeyi size hissettiren bir yazar. Benim Proust’la tanışmam tesadüf üzeri oldu ve bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Hayatıma öyle yerlerden dokundu ki neredeyse her on yılda bir okumayı düşünüyorum çünkü; Proust okumanın yaşı yok ve yirmi sene sonra bile (eğer yaşarsam) bana hala bir şeyler katacağına inanıyorum.




Ah! Proust’cum ne kıymetli bir eser yazmışsın, hele ki son sayfaların.. Sana dokunur gibi dokundum o cümlelere, onlarda bana tabii. Hani son kitabının son sayfalarında demişsin ya ‘kendimizin on yıl sonra, kitaplarımızın da yüz yıl sonra var olmayacağını kabulleniriz.’ diye. Bu yıl senin ölümünün yüzüncü yılı ve sen hala varsın Proust! Yüz yıl sonra bile hala varsın hala kitapların ölmedi ve görünen o ki bir yüz yıl daha kitapların yaşayacak ve sen de yaşayacaksın. İyi ki varsın Proust…


‘İşte bu yüzden, eserimi tamamlayacak vakit bulabilirsem, her şeyden önce insanları birer hilkat garibesine benzetme pahasına da olsa, mekanda kapladıkları kısıtlı yere karşılık, zaman içinde çok büyük, ölçüsüzce uzatılmış bir yer kaplayan varlıklar olarak tasvir edecektim kesinlikle, çünkü insanlar, yıllara dalmış devler misali, yaşamış oldukları, sayısız günden oluşan, birbirinden uzak dönemlerin hepsine aynı anda değerler.’ – Marcel PROUST


 

Comentarios


bottom of page