top of page
Writer's pictureFatma Sıla Tufan

KAR TANELERİ

Dışarıya yağan hasret karları var bu gece. Annemin sesi yankılanırken uzaktan, kimsesizliğimi hatırlatıyor bu duvar bana.


İşte bu doğum günümde de yalnızım. Her doğum günümün yalnız geçtiği gibi. Ah! Az kalsın Tüylüyü unutuyordum. Canımın en içi, hayatımda var olan en güzel ve tek şey Tüylü. Ama bazen, bazen öyle bir şey oluyor ki Tüylü bile beni sevmiyor, istemiyor. O da beni bırakıp gidecek biliyorum. Kar tanelerinde arayacağım onun da sesini. Tıpkı annemin sesini aradığım gibi.


Zaman geçiyor. Uzun yıllar… Kapı zili ile irkiliyorum. Kim bu saatte? Karşımda beliren bu siluet gerçek mi? Gerçekten bu şey kapımda olabilir mi? Sonra – ya çok sonra ya da hemen, o anın şehveti ile fark edemiyorum bu durumu ama- dudaklarımda var olan bir ağırlık hissediyorum. Beni büyüleyen, doyumsuz bir tat alıyorum bu ağırlıktan. Aniden gözümü açıyorum. Dışarıya kar yağıyor. Annemin sesi… Duyuyorum. Her şey yerli yerinde ama bir sorun var. Dudaklarımda ki ağırlık? O yok, nerede? Olduğum yere çöküyorum. Dudaklarımda, ellerimde, avuçlarımda her yerde ağırlık arıyorum. Balkona atıyorum kendimi, kar tanelerine bağırıyorum. Annem orada çünkü, bana yardım edecektir.


-Anne! Dudaklarımda ki ağırlık; bak senin gibi, Tüylü gibi o da gitti. Anne sana ihtiyacı var.


Hüngür hüngür ağlıyorum. Var olmaya değecek hiçbir şey görmüyorum, göremiyorum. O zaman neden annemin yanına gitmiyordum ki! Zaten halihazırda çürüyen bir ruhum varken neden bir de buna çürüyen bir beden eklemeyeyim ki?


Comments


bottom of page