Her yerde gördüğümüz ve hep merak ettiğimiz o ikonik mobilyaların tasarımcıları aslında kimler hiç merak ettiniz mi? Bu yazımda bir tasarımcının mobilyalarını anlatmak yerine farklı tasarımcıların en ikonik mobilyalarından bahsetmek istiyorum. Bir yere gittiğinizde veya bir showroomda gördüğünüzde artık siz de bu mobilyalar ve hikayeleri üzerinden havanızı atabilirsiniz. 😊
En sevdiğimden başlamak istiyorum, Eames şezlong ve otomana (Eames Lounge Chair ve Ottoman) sandalyesi. Tasarımcıları Charles ve Ray Eames, tasarım yılı ise 1956. Bu sandalyenin hikayesi ise şu şekilde: Eames çifti yakın arkadaşları olan ünlü yönetmen Billy Wilder’ı sette ziyarete gittikleri zaman Oscar’lı yönetmeni set aralarında birleştirdiği mobilyalarda dinlendiğini görür. Daha sonra çiftimizin aklına kontrplak, uzanmayı kolaylaştıran bir tasarım yapma fikri gelir. Bu tasarım ‘rahat ve tasarımsız (undesigny)’ şeklinde de tanımlanır. Ve çiftimiz bu deri kaplamalı, alüminyum ayaklı rahat sandalye setlerini ilk olarak Billy Wilder’a hediye eder. Eames Chair’ın hikayesi buradan gelmektedir.
İkinci olarak inceleyeceğimiz model, Wassily Chair ya da Model B3 olarak bilinen, Tasarımcısı Marcel Breuer olan sandalyemiz. Breuer’un Bauhaus’ta beraber çalıştığı ressam arkadaşı Wassily Kandinsky bu tasarımı çok beğenince sandalyenin adı Wassily Chair olarak kalmıştır. Tasarım yılı 1925’tir. Modern mid-century olarak tanımlanan sandalye, dönemin vazgeçilmezlerinden olmuştur. Konstrüksiyonu krom kaplama metal borulardan oluşturulmuş ve oturma yeri ve sırt dayanağı deri ile kaplanmıştır. Görünenin aksine konforlu bir oturma alanı sağlamaktadır. Koltuğun yapısal yönelimi için bisiklet tasarımlarından esinlenilmiştir ve tek bir çelik boru ile kaldıraç kullanılmıştır.
Bir diğer modelimiz ise Barcelona Chair. Bu sandalye Ludwig Mies Van der Rohe ve Lilly Reich tarafından tasarlanmıştır. Bauhaus döneminin öncülerinden olan Rohe’nin sandalyesi sadece bir sandalye olmaktan ziyade Mimari Hareket’de de kült bir eser niteliğindedir. Yassı demir çubuklar ayaklarda X formunu oluşturur ve kromla kaplıdır. Mies bu "X" formunu eski Mısırdaki katlanır taburelerden, 19. yüzyıl neoklasik sandalyelerine kadar birçok tasarımda görülen detaylardan ilham alarak tasarlamıştır. Koltuğun oturma alanı ve sırt kısmı da deri şeritlerle örülmüş, düğmeli sünger minderlerle tamamlanmıştır.
Egg Chair türlü türlü imitasyonları yapılmış ve belki de şimdiye kadar baktıklarımızdan size en tanıdık gelen sandalye olabilir. Tasarımcısı Arne Jacobsen’dir ve 1958 yılında yapılmıştır. Sandalyenin ilk görüldüğü yer SAS Royal Hotel’in resepsiyon bölümüdür. Jacobsen tel ve alçı ile yüzlerce deneme yaparak sandalyenin bugünkü kabuğunun mükemmel haline ulaşmıştır. Jacobsen’’in kariyerinde önemli bir yeri olan tasarım aynı zamanda İskandinav tasarımında muazzam bir başarı olarak da kabul edilmektedir. Sandalyenin strüktürü soğuk köpükten kalıplanarak ve döşemeyle kaplanarak elde edilmiştir. Kıvrımlı şekli ile tüm tasarım geleneklerini yıkmıştır.
Ve son sandalyemiz Eero Aarnio’ya ait. Aarnio sandalyelerle ilgili; "Bir sandalye bir sandalyedir ama bir oturma elemanı mutlaka bir sandalye olmak zorunda değildir. Ergonomik olarak doğru olan herhangi bir şey sandalye olabilir." sözlerini kullanmıştır ve çok farklı nesnelerden tasarımları bulunmaktadır. Fakat bugün üzerinde duracağımız tasarımı Leather Ball Chair’dır. 1963 yılında tasarlanan Ball Chair, son yılların en ikonik parçalarından biri olmuştur. Aarnio kendisi, eşi ve iki kızının birlikte oturmasına yetecek büyüklükte bir sandalye tasarlamak istemiştir ve tasarım anlayışını bu fikir etrafında geliştirmiştir. Aarnio, Ball Chair’ı diğer tasarımcılara tanıttığında yeterli ilgiyi görememiş, Köln Mobilya Fuarı'ndan sonra tasarım tüm dünyada ses getirmiş ve otuz ülkeye satışı gerçekleştirilmiştir.
Comments