top of page

Hans Holbein’ın “Elçiler” Tablosunun Gizemi



Hans Holbein, kendisi gibi başarılı ressamlarla dolu olan Alman bir aileye mensup olarak 1497 yılında dünyaya gelmiş, 1543 yılında ölümüne dek birçok soylunun tablosunu yapmıştır. 1526’da, henüz 29 yaşındayken gittiği İngiltere’de büyük üne kavuşmasını sağlayan etmen, ünlü İngiliz düşünür, yazar ve hukukçu olan Thomas More’u hem tek başına hem de ailesi ile birlikte resmettiği iki tablo olmuştur. O dönemde yapılan grup resimlerinde kişiler, kilise baskısı nedeniyle diz çökmüş durumda resmedilirdi. Hans Holbein’ın More ailesini ayakta resmettiği tablo, kişilerin birey olarak gösterildiği ilk Kuzey Avrupa tablosu niteliğini taşımaktadır. Holbein’ın birçok ünlü tablosu bulunmasına karşın, en ünlü ve en gizem dolu tablosu "Elçiler" adlı tablosudur. Bu tabloda sol taraftaki kişi, Fransa’nın o dönemki Britanya elçisi Jean de Dinteville, tabloda sağdaki kişi ise yine geçmişinde elçilik görevlerinde bulunmuş olan ve resmin yapıldığı dönemde Lavaur bölgesinin piskoposluğunu yapan Georges de Selve’dir.




Tabloda elçilerin kollarını koyarak poz verdikleri bir masa bulunmaktadır. Bu masanın üzerinde bir erken dönem Türk halısı, bir silindir güneş saati, bir ekvatoral güneş saati, zaman ölçümüne yarayan bir iletki, bir torquetum, bir adet çok yüzlü güneş saati, dünya küresi, Petrus Apianus’a ait bir aritmetik kitabı, Martin Luther’e ait bir ilahi kitabı ve bir de teli kopmuş bir lavta yer almaktadır. Perdenin arkasına gizlenmiş bir çarmıha gerilmiş İsa biblosu, ayrıca tablonun alt bölümünde de anamorfik olarak resmedilmiş bir kafatası bulunmaktadır.




Elçi Jean de Dinteville’in giyimine bakılacak olursa, kedigiller desenleriyle bezenmiş bir beyaz kürk ile süslenmiş siyah yarım kollu kadife bir ceket, ceketin içine yine siyah kadifeden üretilmiş beli ipli ve eteği pileli bir yelek, onun altına giydiği pembe satenden üretilmiş, kolları ve yakası beyaz dantellerle işlenmiş bir gömlek, boynuna taktığı altın madalyon ve elinde tuttuğu işlemeli altın bir hançer ve gösterişli bir süet çizme ile görkemli bir aristokrat havası başarıyla resmedilmiş. Georges de Selve’e bakıldığında ise ne siyah ne kahverengi olan hafif soluk renkli gösterişten uzak bir kaftan, onun içinde ne tür bir kumaştan üretildiği seçilemeyen siyah bir iç ceket, onun içinde de basit kumaştan üretilmiş gömleğinin yakaları ve elinde tuttuğu eldivenleri görülüyor. Bu görüntü ile Selve’in mesleğine uygun olarak, gösterişten uzak bir din adamı imajı verilmesi de yine başarıyla sağlanmış. Resmin üst kısmında İsa bulunması ve yalnızca perdenin desenlerinin görüldüğü bir boşluktan ibaret olması nedeniyle üst bölümün cenneti, astronomik ve matematiksel araç gereçlerin bulunması nedeniyle orta bölümün dünyevi yaşamı, anamorfik kafatası bulunması nedeniyle alt bölümün de ölümü simgelediğini iddia eden bazı görüşler vardır. Neredeyse hemen herkesin aklına, o dönemde bir Avrupa tablosunda Türk halısının neden resmedildiği sorusu gelecektir; bu nedenle, nesneler arasında ilk olarak Türk halısının açıklaması yapılacaktır.



O yıllarda Avrupa’da Türk halılarının bulunması ilk önce tuhaf ve ilginç gelse de, aslında bunun mantıklı bir açıklaması var. Avrupa resim kültüründe Türk halılarını tablolarına taşıyan ilk Avrupalı ressamlar, XIV. yüzyılda Rönesans’ın başlamasına önayak olarak özellikle sanatta çığır açan İtalyan Rönesans sanatçılarıdır. Uşak’ta Dokuz Sele Deresi üzerine kurulmuş olan ve günümüzde Halıpazarı Köprüsü adıyla anılan köprüye, 1300’lü yıllarda Batı Anadolu Türklerinin bizzat dokudukları ve ticaret için sabahın erken saatlerinde getirdikleri halıların, aslında İzmir’e ticaret amaçlı gelen ancak o sırada çevre illeri de gezen İngiliz tacirler tarafından satın alınarak İngiltere’ye götürülmesiyle birlikte, Avrupa’da Türk halıları ilk kez görülmeye başlanmıştır. Bu halıları ilk kez İngiliz tacirleri ve soylularından gören Hollanda, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya Prenslikleri ve Prusya İmparatorluğu gibi diğer Avrupalı devletler de Türk halılarına büyük ilgi göstermeye başlamış, bu halıların tablolarda da resmedilmesiyle birlikte bu ilgi yoğunlaşarak, Türk halıları Avrupa soylularının ticari odağı haline gelmiştir. Türk halılarının açıklamasının yapılmasının ardından, tablodaki diğer nesnelerin açıklamasına geçilebilir.



Elçi Jean de Dinteville’in hançerinin üzerinde işlenmiş olarak “ÆTAT/IS SV Æ 25” yazısı bulunuyor. Tablonun resmedildiği 1533 yılı ile elçinin doğum tarihi karşılaştırıldığında, elçinin o sırada bulunduğu yaşının, yani 25’in tabloda ayrıntıda gizlendiği ortaya çıkıyor.



Piskopos Georges de Selve’in kolunun altında bulunan kitabın sayfalarına yazılmış olan “ÆT. SV Æ/29” yazısı da piskoposun 1533’te resmin yapıldığı sıradaki yaşını yani 29’u gösteriyor. Astronomik ve matematiksel araç gereçler ile dünya küresi, o döneme damga vuran coğrafi keşifleri, deniz yolculuklarını ve yeni mekanik icatları simgeliyor. Martin Luther’in kitabının açık sayfalarında yazan ilahi notaları ile sözleri o dönemin dini reformunu simgeliyor. Güneş saatinin üzerinde belirtilen tarih, Hristiyanlar için büyük önem arz eden ve İsa’nın çarmıha gerildiği tarih olduğuna inandıkları ve Kutsal Cuma olarak da bilinen 11 Nisan’ı gösteriyor. John North’a göre, yerde anamorfik olarak bulunan kafatasının alt ucu 27 derece açıyla aşağıya, üst ucu da 27 derece açıyla yukarıya doğru resmedilmiş ve yine North’un analizine göre, yerde 27 yazısının gizlendiği bir heksagram bulunuyor, bu heksagramın ucu da perdenin arkasında gizlenen çarmıha gerilmiş İsa biblosuyla kesişiyor. North ayrıca resmin yapıldığı günde güneşin ufuktan 27 derece açıyla yukarıda olduğunu belirtiyor. Bu üçlü 27 sayısı ve heksagramın İsa ile kesişmesi, North’a göre Hristiyan üçlemesini simgeliyor. Bir tablodan bu kadar çok varsayım çıkacağını kim bilebilirdi? Sanat da en az matematik kadar gizemli ve çözülmeyi bekliyor.


Zübeyde KORKMAZ

Kaynakça:

John David North, The Ambassador’s Secret.

Özge Sıla Bulut, Hans Holbein’ın Büyükelçi Tablo Analizi.

Kommentarer


Kommentarsfunktionen har stängts av.
bottom of page