Anahtar sesi duydu, gelen kocası olmalıydı. Ona "Bu da mı gol değil?" dedi sesinde şakacı bir ifadeyle. "Değil” dedi “bu da değil." Öfkeli olduğu yıllardır sokağın tozuna toprağına direnen ayakkabılarını çıkarışından belliydi. Kadın kocasıyla göz göze gelmeye çalışmış ama başaramamıştı, o an onun ne kadar üzgün olduğunu anladı. Yol boyu hangisi galebe çaldı bilmiyoruz ama öfkesinden ya da üzüntüsünden ağlamıştı adam. Yine de karısının ağladığını bilmesini istememiş, o yüzden gözlerini kaçırmıştı. Karısı anlamıştı elbet, onu çok iyi tanıyordu. Adam içeri gittiğinde ona seslendi "Merak etme, bir yolunu buluruz!" Bulurlar mıydı sahi? Şüphesiz denenecek daha çok yol vardı ama adam daha ne kadarına takat bulabilirdi orası meçhuldü. Karısı bu vakay-ı adiyeden olan olay sonrası, suyu tam istediği ılıklık seviyesine getirerek bulaşıkları yıkamaya devam etti. Adamsa bir süre ortalıkta gözükmemişti. Akşam olduğunda odasından çıktı ve salona geçti. Kadın önüne çayını ve hali hazırda ayıkladığı cevizlerden bir avuç verdi. "Komşu, memleketten getirmiş" dedi. Adam "Belli, sağ olsun bazı yiyecekleri onun sayesinde unutmuyoruz." dedi. Bir solukluk güldüler.
İşsizlik canını sıkıyordu, sıkmaktan öte bir şeydi hatta bu. Sıkılacak canı kalmayana kadar sıkmıştı. En son girdiği işte "Seni önce bir deneyelim" demişlerdi ona "Sonra karar veririz." "Tamam” dedi adam, üstelik işin yapılamayacak bir tarafı yoktu, sadece fiziksel olarak zor bir işti. İstemem yan cebime koy, diyecek hali yoktu. Denedikleri günlerin sonunda haşatı çıkıyordu ama alın teriyle para kazanmanın mutluluğu tüm yorgunluğunu siliyordu. Aldığı yevmiyeyle manava ve markete uğruyordu. Birkaç hafta daha devam etse kasaba da uğrayacaktı ya kovuluverdi. O gün işe bir saat otuz beş dakikanın ardından vardığında kovulduğunu söylediler ona. "İstediğimiz gibi çalışmadın" dediler. Anlamadı. Yemek ve tuvalet molası dışında durmadan çalışıyor ve böylesine bitap düşüyorken bu da ne demekti? "Nasıl yani abi" dedi "neyi yapmadım?" Doğru düzgün cevap vermediler. "Hadi koçum" dediler ve bindiği otobüslerin ters istikametine doğru yeniden bir yolculuk yaptı. Yumruklarını sıkıyordu. Neden diyordu, neden?
Adam çayını içtikten sonra karısına döndü ve o an aklına gelen o soruya hayret ettiği kaşlarını çatar gibi yapmasından belliydi. "Nermin, sen neden hala benimle duruyorsun? Ben sana bakamıyorum, bir işin ucundan tutamıyorum. Bak bir şey bilmeme bile gerek yoktu, sadece gücümle yaptığım işten bile kovuldum. Beceriksiz miyim, bahtsız mıyım bilemedim. Sen bana neden sabrediyorsun?" Cevabını merak ediyordu. Evlendiklerinden beri birkaç ay dışında gün yüzü görmemişlerdi, hiçbir iş yolunda gitmiyordu. Adam her darbede daha da küçülüyordu. Karısı ona hiçbir şey demedi. Gülümsedi, küçük bir çocuğun başını okşar gibi başını okşadı ve alnına dökülen saçlarından öpüp mutfağa gitti. Neydi şimdi bu, şüphesiz seviyordu onu Nermin. Ama yine de gücüne gitti adamın, annesi değildi ki o, karısıydı. O gece kafasında türlü düşünceyi döndürdü, ne yapsa ne etse de gün yüzüne çıksa, ne etse de karısını şefkatten değil de mutluluktan güldürse. Yılgınlığını bir kenara bıraksa iyi olacaktı ama bütün kenarlar yorgunluklar, hayal kırıklıkları, güvensizlikler ve küskünlüklerle doluydu.
Gece yatmadan önce son çare bir de dua etti ama ona da inancı kalmamıştı artık. İnancı kalmadığından Allah'ın kabul edesi varsa da etmeyeceğini düşündü. “Ah be Allah'ım” dedi, “Yunus peygamber gibiyim ben de, balığın karnında kalakaldım. Yol bilmem iz bilmem. Sen merhamet et de şu karaya ayak basayım.” “Amin” dedi karısı, kocasına dönerek. “Sen iyi adamsın, gönlün güzel senin, çalışkansın da. Sen uğraşıyorsun ama olmuyorsa senin ne kabahatin var.”
Adam karısının içinde kendine dair kötü bir düşünce olmadığını, aksine kendiyle ilgili böyle güzel düşünceler taşıdığını görünce büyük bir minnettarlık hissetti. Uzun zamandır ilk kez bu kadar huzurlu hissediyordu. Durumunda bir değişiklik olmamıştı fakat kafasının içindekilerin değişmesiyle kalbindeki karanlık yerini aydınlığa bırakmıştı. Bu belki de duasının tecellisiydi. Aydınlık, kendisine önden haberci bir huzme göndermiş olabilirdi.
Comments