top of page

Giyim Gösterisi: DEFİLE


Defile kelimesi Fransızca'da "her çeşit geçit resmi" sözcüğünden alıntı olup "tek sıra halinde geçmek" fiilinden türetilmiştir. Bu sözcük aynı zamanda Latince "tek sıra halinde dizilmek" fiilinden de türetilmiştir. Defile kelimesi Türkçe'de "Giyecekleri tanıtmak amacıyla mankenlerin yaptıkları gösteri, giyim gösterisi" anlamına gelir. Defile kelimesi bilindiği kadarıyla ilk kez "moda geçit resmi" İstanbul Akşam Kız Sanat Mektebinin hazırladığı defile eserinde yer almıştır.


Jackson ve Shaw’a göre “genellikle basından ve alıcılardan oluşan seyircilere, moda tasarımı ve pazarlama mesajları iletmesi için tasarlanan bir Pazarlama Olayı”dır. Kawamura’ya göre ise defile, bir ürünün canlı modellerle sunumunun yapıldığı bir gösteri olarak da tanımlanabilir. İyi bir defile gösterisinde sunulan ürünler, moda hakkında genel bir ifadenin de oluşmasına yardımcı olmaktadır. Withrow ise defilenin, tasarımcının tasarladığı kıyafetlerin ve aksesuarların canlı modeller yoluyla sunulduğu bir etkinlik ve özendirme olayı olarak bilindiğini belirtmektedir. Jones defileyi şöyle açıklamaktadır: “Yetkin bir moda gösterisinde yeni bir ürün, perakende satın alıcılara ve basına ilk kez sunulur. Bu aynı zamanda dergilere resim ve hikâyeler sunan bir halkla ilişkiler çalışmasıdır. Bir moda tasarımcısı, koleksiyon hazırlama sürecinin en başından defilenin sunum aşamasına ve mankenlerin hazırlanma aşamasına kadar defilenin her ayrıntısıyla ilgilenebilmektedir.

Defilelerin amacı giysilerin tanıtılmasından çok bir markanın kendini tanıtması, reklamını yapması ve adından söz ettirmesidir. Tasarımcılar ve firmalar karlarını arttırmak, imajlarını korumak ve özendirmeyi kuvvetlendirmek için defilelere katılmaktadır. Genel olarak tasarımcılar bunun için çizgilerini ve tasarımlarını abartılı bir şekilde göstererek dikkat çekmeye çalışmaktadır. Moda gösterileri de reklam olarak kabul edildikleri için, sunulan kitleye zayıf manken, abartılı makyaj ve saç stilleriyle gerçek dışı bir dünya sunulabilmektedir. Hakko bu durumla ilgili olarak; “bir modanın başarı kazanması büyük ölçüde de yeniliğin kendini geniş kitleye gösterebileceği bir sahnenin varlığına bağlı bulunur” şeklinde ifade etmektedir. Bu gösterilerinde perakende satın alıcılara, moda editörlerine, fotoğrafçılara ve basına satışa sunulan ilk ticari ürünün ilk gösterimi yapılmaktadır. Tasarımcıların fikir ve yaratıcılıklarının giysilerle ve onları taşıyan mankenlerle basına yansıyan sunumu oldukça önemlidir. Defileler ayrıca moda dünyasında iletişim kaynaklarına ve fuarlara ilk olarak yön veren moda gösterileri olarak bilinmektedir. Defilelerde sunulan koleksiyonların yazı ve fotoğraflarla basında nasıl yer aldığı oldukça önemli bulunmaktadır. Defilelerde oluşturulan koleksiyon doğrultusunda seçilen müzik, modeller ve giysilerin nasıl taşınıp sunulacağına kadar her ayrıntı önem taşımaktadır.


Defilelerde sunulan giysilerin gösteri amacı taşımasına rağmen sonrasında denenmesi ile beğeni görmesi ve taleplerin artması mümkün olmaktadır. Bu anlamda müşterilerin de defileler sayesinde moda pazarlamaya iyi ya da kötü yönde etkileri oldukları görülmektedir. İyi bir tasarımın kabul görmesi için özendirmenin de aynı derece iyi yapılması gerekmektedir.


Defileler Haute couture ve pret a porter gibi çeşitli alanlardan oluşmaktadır. Haute couture ürünleri genellikle defilelerde ve basında yer alan koleksiyonlardan oluşurken, pret a porter hazır giyime yönelik daha geniş bir kitleye ulaşılması hesaplanan tasarımlardır. Paris, Milano, Londra, New York ve Tokyo gibi moda başkentlerinde yılda iki kez olmak üzere gerçekleşmektedir.


Günümüzde moda defileleri artan maliyetler dolayısıyla belli bir zaman ve sistem içinde medyanın da aracılığı ile yapılmaktadır. Geçmişten farklı olarak defileler, kreasyonların tanıtımından çok medyada yer almak nedeniyle oluşturulmaktadır. Bu durum ise defilelerde gösteriye yönelik tasarımların yapılmasına yol açmıştır. Örneğin 2000 yılında Belçikalı tasarımcı Martin Margiela’nın Fransız Ulusal Tren İstasyonunda defile yapması, Viktor&-Rolf ’un defile gösterisinde tüm mankenlerini siyaha boyaması ya da Galliano’nun her defilesinin tiyatral bir havaya sahip olması gibi. Defilelerin gösteri amaçlı yapılmasını Davis’in aktarımı ile Cunningham şöyle ifade etmektedir “Paris, New York ve başka yerlerde yılda iki kez düzenlenen defileler artık modacı ile küçük ve sadece ona ait olan müşteri kitlesi arasında irtibat sağlama işlevi görmeyip çok genişlemiş bir hazır giyim pazarını hedef aldığı için, gittikçe tiyatro gösterisine ve medya için önceden hazırlanmış gösterilere benzemektedir”. Gösterinin bir parçası olarak defilelerde, koleksiyonun konusu ve konseptine bağlı olarak “defilenin ışığı, sahne donanımı, aksesuarlar ve makyaj” ayarlanmaktadır.


Moda defilelerinin başlangıcı olarak İkinci Dünya Savaş’ından sonra modaevlerinin yaptıkları organizasyonlar görülmektedir. Moda defileleri modanın kurumsallaşmasından sonra ilk olarak Fransa’da başlamıştır. Yapılan defileler sonrasında giysilerin faturaları evlere gönderilerek satış yapılmıştır. Mankenlik mesleği popüler olmuş, Paris ve Milano’da halka açık defilelerde modaevlerinin ve tasarımcıların kreasyonları sunulmuştur. Kawamura’ya göre açık defilelerde esas olan, modaevi veya modacının kreasyonlarının halka gösterilmesiydi. Bunlar giyilebilir ve ciddi kıyafetlerdi. Koleksiyon sunumunda canlı manken kullanımını ilk olarak İngiliz tasarımcı Charles Frederick Worth gerçekleştirmiştir. İlk zamanlar manken olarak eşini kullanan Worth, daha sonra firmasında birçok manken bulundurmaya başlamıştır. Mankenler, ürünleri müşterilere bir salonun içinde yürüyerek sunmuş ve defile kavramı ortaya çıkmıştır. Poiret ise, defilelerini ilginç gösterilere dönüştürerek çeşitli ülkelerde sunumlar yapmış ve defile kavramının sınırlarını genişleterek popüler hale gelmesini sağlamıştır. Patou da defileleri basını ve sosyeteyi hedef alarak düzenlemiş ve bu kavramın yayılmasında etkili olmuştur. II. Dünya Savaşı’na kadar modanın başkenti sayılan defilelerin düzenlendiği Paris’in savaştan etkilenmesi sonucu Amerika’da moda haftaları düzenlenmeye başlamıştır. O zamana kadar Amerikalı stilistler, yöneticiler ve dergi çalışanları Fransa’da yapılan haute couture gösterilere katılmıştır. Amerikalı moda yazarı Eleanor Lambert’in ‘Press Week’ adını verdiği Amerikalı tasarımcıları ön plana çıkarmak adına başlatılan bu moda haftası başarı kazanmıştır. 1994’e kadar moda gösterileri otel ya da çatı katı gibi çeşitli yerlerde gerçekleşmiştir. Gelişen Amerikan modasına rağmen 1980’lere kadar moda ve moda gösterilerinin merkezi tamamen Avrupa olarak kabul edilmiştir.



コメント


bottom of page