Dünyaca ünlü Rus yazar Dostoyevski.
Sizi bulunduğunuz yerden alıp Rusya’nın Çarlık Dönemi’ne götürüp, dokuzuncu memurluk rütbesi yapıştıran, parasızlıktan botlarınızın altını deldirip, soğuk buz tutmuş Petersburg sokaklarında ayaklarınızın ıslanmasını sağlayan, fakirliğinize isyan ettiren, bir sokakta sadece bir kere gördüğünüz bir kadın ya da adam için varınızı yoğunuzu sattıran, rütbesi yükselsin diye yalakalıkların döndüğü bir dairede çalıştıran ve daha nice gerçekleri gözünüze gözünüze çarpan meşhur yazar Dostoyevski.
Dostoyevski’yi ünlü yapan, dünyaca okunmasını sağlayan şey, işte tam karşınızda duran gerçekleri apaçık önünüze sermesinden kaynaklanmaktadır. Onun eserlerini sadece okumak için değil yaşamak içinde okumalısınız ki zaten kendisi de eserlerini bu şekilde yazmıştır. Okurken kendinizi olayların geçtiği caddelerde, sokaklarda, evlerde buluverirsiniz. Karakterlerini konuştururken sanki sizinle konuşuyormuş ya da siz o karaktermişsiniz gibi hissedersiniz. Kendinizden bir parça mutlaka bulursunuz.
Eserlerinde hiç olağanüstü durumlara rastlamazsınız. Her şey gerçektir. Hatta o kadar gerçektir ki günümüzdeki olaylarla bağlantı kurabilirsiniz bile. Diyelim ki âşık oldunuz, işte Dostoyevski bu aşkı iliklerinize kadar işler. Sadece bu duyguyla yetinmez insanı insan yapan tüm duyguları harika bir şekilde işler. Diyeceksiniz ki olayların çoğu Rusya’da geçiyor, nasıl hissedeceğiz? Bizim kültürümüze benzemez, bizim dilimizi konuşmaz yazmaz. İşte olayda orda başlıyor zaten. Bir kere okumaya başladığınızda devamı çorap söküğü gibi gelmeye devam ediyor. Kendinizi bir anda Dostoyevski’nin eserlerini okurken buluveriyorsunuz.
Bu kadar gerçekçi bir yazar olmasının avantajı kadar dezavantajı da var mutlaka. Gerçeklerle karşılaşmaya hazır değilseniz suratınız bir Osmanlı tokadı yemiş oluyorsunuz. Sizi gerçekleri yani çevreniz de neler olup bittiğini sorgulatmaya, düşündürmeye başlıyor. Diğer yazarlar gibi mutlu sonla biten, pembe bulutların üstünde asla gezdirmiyor. Lütfen bunları bilerek okuyun eserlerini.
Neden böyle bir yazar? diye soracak olursanız. Kendi hayatı da çok zor geçtiği için bizlere hayatın zorluklarını ve kendi çektiği acıları eserlerinde anlatma gereği duymuş. Anlatmış ki bizimde kapalı olan gözlerimiz açılsın diye.
Bu yazımı birçok eserini sular seller gibi ezberlemiş ve Dostoyevski adına yazılmış tezlerini okuyarak, araştırarak yazıyorum. Umarım sizlerde biraz merak uyandırmışımdır ve eserlerini okumaya teşvik edebilmişimdir.
İyi okumalar dilerim.
Comments