top of page

Dışa Kapanmak


 

Gözlerini açtı. Hayatı boyunca her gözünü açtığında gördüğü kitaplığa bakarken ayılmaya çalıştı. Gerinerek kalktı ve kabusunun devam ettiğini düşündü. Ne zaman, diye geçirdi içinden. Ne zaman hayatıma dönebileceğim acaba?

Yüzünü yıkayıp dişini fırçaladı, sabah kahvesini almaya giderken hayatını düşündü. Tecritten önce her sabah gün ışımadan kalkıp dershaneye gider, günün geri kalanını ise arkadaşlarıyla oturarak geçirirdi. Dert sandığı deneme sınavlarında ter dökmeyi ne kadar özlemişti şimdi. Her hafta sonunda arkadaşlarıyla ders çalıştığı kütüphanenin dışında soru tartışmak bile kulağa harika geliyordu. Kahvesi ile masasına oturup bilgisayarın açılmasını beklerken kendi kendine geceleri parkta müzik dinleyip oturduğu günlere gülümsedi. Tecrit başlamadan bir önceki gün arkadaşlarıyla dışarıya çıkmışlardı. Hayatındaki en eğlenceli günlerden biriydi ve eğer bunu bilseydim, diye düşündü. Eğer bilseydim tadını daha çok çıkarırdım.

O gece eve girdiği andan itibaren bir daha çıkamamış, evin yoğunluğundan kaçmak için zamanının çoğunu odasında geçiriyordu. 56 gün. 56 gündür ailesiyle evdeydi. Onları çok severdi, ama uzun zaman beraber olmak her geçen günde sınav baskısının artması demekti. Edilen tartışma ve kavgalardan kaçmak için de 56 gün boyunca kendi özgür alanını korumaya çalışıyordu. Gün geçtikçe dört duvar arasında yalnızlaştığının ise farkında değildi. Girdiği çevrimiçi derse ise kafası bu kadar dolu olduğu için odaklanamıyordu. Hiçbir sabah, hiçbir akşam, girdiği, çalıştığı hiçbir derse odaklanamıyordu. Hayatı, sabah çıkıp akşam girdiği eve bir gecede sığmak zorunda kalmıştı. Dersin bitmesi ile masadan kalktı. Kendine bir kahve daha koymak için girdiği mutfakta beklerken bir şeyler atıştırdı.

İştahı kalmamıştı, hayatı bir ot gibi yaşamak onu durağanlaştırıyor, hissizleştiriyordu. Uyandığından beri bir kere mimik yapmamıştı. Bir dizi açıp kahvesini bitirdi. Sakince duşa doğru ilerledi ve suyun ısınmasını beklerken aynada kendine baktı. Sosyal ve özgür olabildiği zaman ne derdi olursa olsun gülebilse de şu an ne kadar çöktüğünü fark etti. Cildi, üzerine yüklenmiş olan stres yüzünden bozulmuş; saçları dağınıktı. Derin, titrek bir nefes aldı ve kafasındaki sosyal korkuların başlangıcını andıran, yalnız ve karanlık düşünceleri atmak için soğuk duşa bir adım attı.

Çıktığında en azından artık işe odaklanabilecek ve endişelerini geride bırakabilecek bir hale gelmişti. Akşama kadar masasının başında kendini oyaladı ve yapacak hiçbir şeyi kalmayınca arkadaşlarını aradı. Sohbet ve oyunlar arasında kaybolmuşken kendini yaşıyor gibi hissetti. Her gün birkaç saatliğine bile kendisine benzeyen insanlar ile olmak ona bunu hissettiriyordu. Bunu kaybetmek, aklını kaybetmek demekti ve bunun olmaması için her şeyi yapardı, bu uyku düzeninin bozulması için en güzel sebepti.

Artık geçten ziyade erken denebilecek bir saatte yatağa girdiğinde ise kafasında sadece bir düşünce vardı. Hepsi çok daha iyi olacak ve ben bu olduğunda tadını çıkarmaya hazır olacağım. O gece de her gece olduğu gibi kendinden daha önemli bir şey olmadığını fark etmesine rağmen, o sabah da her sabah olduğu gibi o kütüphaneyi görmek umutlarını baştan yıkıyordu. Her gün aynı şey, baştan başlıyordu.

 

Comentarios


bottom of page