top of page
psikologumbenim

Ciddiye Alınmayan Travmalarımız

 

Zihinsel yaralarımızı, fiziksel yaralarımız kadar ciddiye aldığımız zaman iyileşeceğiz.



Her insan hayatı boyunca mutlaka travmatize edici pek çok olayla karşı karşıya kalmıştır. Travmatize olup olmamak ise tamamen kişinin kişilik özelliklerine ve pozisyonuna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ancak şu var ki; davranışlarına anlam veremediğiniz birini gördüğünüzde bunu kişisel algılamak yerine o kişinin travma sahibi biri olma ihtimalini aklınızın bir köşesinde tutun derim. Travma öyle bir şey ki, psikoloji biliminin içinde olan bir insanın dahi uzun yıllar fark edemeyeceği kadar sinsi yapıda. Üstelik sosyal açıdan da buna inandırıldıysa, işler daha da zorlaşıyor. Travma zaten sosyal bağları zayıflatan bir şey iken bir de “Onun kişiliği öyle, kendini düzeltsin!“ düşüncesine maruz kalınınca fark edilmesi imkansız hale geliyor. Ne zaman sizi ve sorunlarınızı önemseyen biri çıkıyor, o zaman iyileşmek için ilk ve en önemli adımı atmış oluyorsunuz. Yani farkına varıyorsunuz. Görmediğiniz merdiveni çıkamazsınız.



Toplum olarak zihinsel yaralanmaları fiziksel yaralanmalar kadar ciddiye almıyoruz maalesef.Belki de eğitimsiz kalmış bir toplumdan soyut kavramların varlığını kabul etmesini beklemek de çok doğru değil fakat sorunu fark eden herkesin sesini duyurması gerek. Açıklayıcı bir dille toplumun buna ikna olması gerek. Daha da travmatize edici dizilerle değil de, travmalarımızı çözmeye teşvik ettiren türden yapıtlarla bunu sağlamalıyız. Gerçi o da ayrı bir sorun ki; reytinglere bakınca toplumun neyi sevdiği ve tercih ettiği de ortada. Hikâyeyi dinlemeyi değil oyuncuları izlemeyi seviyoruz. Kim güzelliğiyle ya da karizmasıyla daha çok dikkat çekiyorsa, onu başrol yapıp gerçek oyunculuk yeteneğini izlemeyi ve takdir etmeyi bilmiyoruz. Tam bu noktada doğru stratejilerle eğitim sistemine yapılması gereken yatırımın önemi karşımıza çıkıyor.


Tedavi edilmemiş bir travma, toplumla ve insanlarla olan bağı zayıflatır. Travma, kendimizin ve başkalarının yeni travmalarını doğurur. Zihinsel yaraları tedavi edilmemiş bir toplum anlam veremediği davranış örüntüleriyle yenilerini bilinçsizce yetiştirmeye devam ederken alabora olur gider. Ben diyorum ki; tıpkı aile hekimi kontenjanı gibi aile psikoloğu kontenjanı da devlet politikaları arasında acilen yerini almalı.



Kendini suçlu hissetmemek için çocuklarının travma sahibi olma ihtimalini akıllarına getirmek istemeyen ebeveynler var. Ancak suç kimsede değil. Suç herkeste. Hatasından ders almamak, kendini hep haklı görmek, ya da hep haklı olmak zorunda hissetmek de bir travmadır. Belli ki hata yapınca cetvelle ya da sözleriyle döven birileri vardı hayatlarında. Şimdi soruyorum size; size bunu ilk kim hissettirdi? Size bunu kim yaptı? Bize bunu kim yaptı?

 






Comments


bottom of page