top of page

Bohemya

 

Sürekli yük taşıyoruz. Cinsiyetimizin, yaşadığımız toplumun, inançlarımızın, doğrularımızın yanlışlarımızın, seçimlerimizin, gelgitlerimizin hepsi birer taş koyuyor cebimize. Hoyrat bir okyanusun ortasında, bütün ümidi kaldırma kuvvetinde; hareket etse aşağı çekilecek, ilerlemek istese gücü yetmeyecek... Bütün bu danışıklı dövüşün içine başka biri daha eklendi: Yapılan yanlışı bilip yanlışa yanlış olduğunu atfedememek.


Düşe kalka yürüyoruz; hatalarımızdan öğreniyoruz diyoruz ya hep, ders alınmayan hataların da varlığıyla baş ediyorum bir süredir. Yanlış olduğunu bilip, içerilerde bir yerde aslında öyle olmadığını düşünmenin ağırlığı ekleniyor bu sefer zaten tıka basa dolu heybeye.

Ortada bir yanlış var evet, fakat kime göre yanlış? Bana göre de yanlış karşımdakine göre de; fakat bir o kadar da doğru. Bütün bu kendimi cezalandırışlarım adını üstünkörü koyduğum -yine de koyabilmiş olduğum- hatalarıma, yanlış diye itip kaktığım şeyleri yapmama mı yoksa yanlış olduğunu düşündüğüm fakat aslında yanlış da bulmadığım, yine de cezalandırılması gerektiğini düşündüğüm şeylere "O kadar da değil be!" dediğim için kendime kızmama mı?

Sevdiğim bu kitabın sayfalarını çeviremiyorum artık, bir çırpıda tamamını okumak istesem de.

 

Comments


bottom of page