Dünya üzerinde insan ömrü maalesef kısıtlıdır ve bunu “biyolojik” olarak herkes kabul ediyor. “Hiçbir şey sonsuza kadar yaşamaz!” Ancak bu açıklamada suni olarak üretilmiş, teknik objeler, kullanım sırasında doğal aşınma ve yıpranmaya maruz kalan ürünler hemen aklımıza geliyor. Bu, nesnenin herhangi bir zamanda çalışmayı durdurması ve kullanılamaz hale gelmesi (biyolojik anlamda ‘ölüm’) sonucuna yol açabilir. Ancak teknik nesnelerin aşınması, yıpranması ve işlev kaybı ile canlı organizmaların ölümü gerçekten benzer mi yoksa karşılaştırılabilir mi?
Bilim insanlarına göre yaşlanma, fiziksel kimya ve termodinamik yasalarına göre gerçekleşmektedir. Her insanın metabolizma, fizyolojik ve psikolojik durumları farklıdır. Eğer insanlar bu faktörleri iyi yönetemiyorsa erken yaşlanma hatta ölüm onlar için kaçınılmazdır. Ancak insanlar bu sistemleri yenileme yeteneğine sahip olduğu sürece aslında yaşlandıklarını anlamayabilirler. Daha dinç ve sağlıklı yaşlanabilir.; organizma, sürekli aktif, kendini yenileyen ve materyallerin akışını sağladığı için dinamik bir sistem olacaktır. Bu yüzden canlı bir sistem (metabolizma, fizyolojik ve psikolojik) istiyorsak, bunu sürekli değişir kılmak ve vücudumuz sürekli olarak eski sistemi yenisiyle değiştirmeyi sağlamalıyız, tıpkı şeklini ve hareketini koruyan, ancak su moleküllerinin her zaman farklı olduğu bir yay gibi.
Bu nedenle, özellikle insan vücudundaki organizmalar birçok onarım mekanizmasına sahip olduğundan, yaşlanma ve ölüm kaçınılmaz olarak görülmemelidir. “Sınırlı bir yaşam süresi”, yaşlanma ve ardından ölüm, yaşamın temel özellikleridir. Ancak, insanların sahip olduğu biyolojik sistemi iyi yönetmek önemlidir. Örneğin, doğada var olan organizmalar ya uyum sağlarlar ya da düzenli olarak yeni türlerle yer değiştirirler. Genetik mutasyonlar nedeniyle bunlar yeni özelliklere sahiptirler ve bireysel yaşamları boyunca çevre koşullarına optimal veya daha iyi adaptasyon için test edilirler. Ölümsüzlük bu sistemi rahatsız eder. Bu yüzden, yeni ve daha iyi bir yaşam alana ihtiyaç duyarlar. Bilim adamalarına göre, evrimin temel sorunu budur.
Her insanın sahip olduğu organizma farklıdır ve oldukça karakteristik bir yaşam süresi vardır. Eski yıllarda insan ömrünün ortalama süresi 60 yaş olarak biliniyordu. Günümüzde ise tıbbı bakım ve daha iyi beslenme deki gelişmelerin bir sonucu olarak giderek daha fazla insan ileri bir yaşa ulaşsa da, çoğu için karakteristik üst sınır 60 yaşından 80 yaşına ulaşmıştır.
Sonuç olarak, insan ömrünü uzatma eğilimde olanlar; aşırı yüksek performanslı sporlar, ayrıca gevşeme, yeterli uyku ve genel olarak dengeli yaşam önemlidir. Her birimiz kendimizi gözlemleyerek, eleştirel öz denetimle ve her şeyden önce mantıksal tutarlılıkla kendi “enerji tasarrufu programımızı” geliştirebiliriz. Bu şekilde yaşamanın sadece yaşam süresini uzattığını, aynı zamanda çok sağlıklı olduğunu gösterecektir.
Hozzászólások