top of page
Writer's pictureÇağıl Güneyli

Bir Pazar Günü

Bugün günlerden Pazar, bugün günlerden yine sen..


Erkenden kalktım bugün, giyindim süslendim püslendim. Saçlarımı senin sevdiğin şekilde taradım, en sevdiğin tokamı taktım. Parfümümü çok sevdiğini biliyorum, bugüne özel bonkör davrandım, bolca sıktım üzerime.


Dışarıya çıkmadan önce son kez aynada kendimle göz göze geliyorum. Elbisem kendi hikayesini anlatırken yüzüm bambaşka bir hikayeyle beni süzüyor. Camın önünde biraz dışarıyı seyrediyorum. Mevsimlerden sonbahar, yağmur usul usul yağmakta. Yağmuru seviyorum, seninle yağmurun altında dans edişimizi hatırlıyorum, gülümsüyorum kısa bir an.

Her Pazar hala ilk günkü heyecanla buluşma yerimize gidiyorum. Yürürken yağmurun kokusunu içime çekiyorum. Adımlarımı sıklaştırıp her zaman gittiğimiz kafeye ulaşıyorum sonunda. Dışarısında leylakların olduğu , içeride deniz kokusunu her zaman alabileceğiniz, küçük ama şirin mi şirin bir yer burası. Tüm ailesini hastalıklar sonucunda kaybetmiş olan sevimli yaşlı bir amcamızın yeri burası. Bu yaşlı amcamız artık ailemizin bir üyesi oldu diyebilirim çünkü bizi her gördüğünde çok sevinir ; ”Evlatlarım gelmiş, hoş gelmişler derdi.” Bizde ona tonton amca der, her gittiğimizde hal hatır sorardık. Biz kalkıp gitmek üzereyken de son çaylar benden der, o son çayı içmeden bizi yollamazdı. Tonton amca her gün dükkanın önüne sokak canları için bir kap su ve mama koyar, onların karnının doyduğuna emin olur.

Kapıdan içeri girer girmez ihtiyar dostumuz yanıma geliyor; “ Evladım, hoş geldin. Bende seni bekliyordum. “ diyor. Beni, seninle her zaman oturduğumuz tahta sandalyeli masaya götürüyor. Her Pazar o masayı bize ayırıyor kimseye vermiyor. Her Pazar o masada kırık dökük bir vazoda kır çiçekleri beni bekliyor olur. Oturuyorum ve seni beklerken denizin dalgalarında uzaklara dalıyorum. Martıların kanat çırpmalarında bir varoluş hikayesi arıyorum adeta. Bir el hissediyorum omzumun üzerinde ve tonton amcam bana bakıyor derin bir hüzünle. “ Kızım, tavşan kanı her zaman ki gibi değil mi?” diyor. Başımı sallıyorum, o gidiyor ve iki dakika sonra elinde bir bardak çayla geri geliyor. Bana gülümserken belli etmeden gözlerindeki yaşları silmeye çalışıyor. Buğulu gözlerimle ona bakıp teşekkür ediyorum.

Çayımı ağır ağır yudumlarken denizden gelen esintiyle senin kokunu hissediyorum. Her Pazar bu kokuyu hissediyorum işte. Beş yıldır her Pazar seni sensiz yaşıyorum bu ufak şirin çay evinde. Tam beş yıl önce bir Pazar günü sen buluştuğumuz bu yere doğru geliyorken dikkatsiz bir sürücünün kurbanı olmuş , ve hem bu dünyadan hem de benden çok erken ayrılmıştın. Kaza, buluştuğumuz yere çok yakın bir noktada olmuş, etraftakiler hemen bana ve dükkan sahibi amcamıza haber vermişlerdi. İkimizde koşarak olay yerine geldiysekte biz gelene kadar seni ambulansla çoktan hastaneye götürmüşler, senden geriye sadece yerde boynu bükük bekleyen bir demet kır çiçeği kalmıştı. O kır çiçeğine sarılıp saatlerce ağlamıştım. İşte bu yüzden dükkan sahibi amcamız her Pazar bir demet kır çiçeği koyar masamıza. Ve işte bu yüzden kocaman adam gözyaşlarını saklamaya çalışır her Pazar benden.

Senden sonra toparlanmam uzun sürdü. Bazen gecelerce ağladım, bazen günlerce. Sonra bir Pazar günü pencereme minik bir serçe kondu. Sanki uzun uzun bana baktı ve kalk yeter artık der gibiydi. Olduğu yerde uzun süre bekleyince biraz ekmek verdim ve onun minnetini gözlerinde hissettim. Belki bir mesajdı, belki bir umuttu ama bir hayata dönüş çağrısı olduğuna emindim. Minik serçeyle o gün bugündür arkadaşız ve sürekli pencereme geliyor. Tabiki her geldiğinde ona yiyecek ikram ediyorum. O benim pencereme geldikten sonra her Pazar günü bizim yerimize gidiyor ve senin hatıranla buluşuyorum. Bunun bana iyi geldiğini biliyorum, bunun acımla yüzleşmek için tek yol olduğunu biliyorum.

Geçen yıl iş yerimden tanıdığım bir arkadaşımla nişanladım. Evlenince çocuğumuza senin adını vermeye karar verdik. Ve ben ihtiyar bir anneanne olsam bile her Pazar günü buraya gelmeye devam edeceğim. Her Pazar günü denizin kokusunda seni ararken, martıların kanadında sana kavuşacağım.


Bazı hikayeler yarım kalır hayatta, tamamlamayı çok isteseniz de engel olamazsınız kaderin planına. Ve hikayenizin süresinin ne kadar olduğunu kimse bilmediğine göre bu süreyi mutlu geçiriniz. Çünkü bir varmış bir yokmuş dedirtir işte hayat.


Yarım kalan tüm hikayelerin anısına...


Commentaires


bottom of page