Resme ilgili olsak da olmasak da hepimizin bildiği, gördüğü belli başlı tablolar var. Bu tablolar incelendiğinde herkes farklı bir anlam çıkartmakta ve kendine has bir şekilde yorumlamakta. Peki bu tablolar çizilirken hangi hislerle çizildi, hangi anlamlar yüklendi? Kendi yorumunuzun olması elbette daha hoş ama biz yine de yaratıcılığımızı kaybetmeden bir göz atalım İlk olarak hala çok rövanşta olan “Yıldızlı Gece” den bahsetmek istiyorum. Vincent Van Gogh başarılı eserlerinin yanında akıl hastalıklarıyla da bilinen bir ressamdır (Belki de bu eşsiz eserlerinin sebebi budur.) ve bu tabloyu da akıl hastanesinde çizmiştir. Van Gogh’un kardeşine yazdığı mektuptan yola çıkarak anlıyoruz ki bu çizdiği manzara akıl hastanesindeki pencerenin manzarası. Mektupta da şöyle yazıyor: “Demir parmaklıklı penceremde adeta bir buğday parçası görüyorum. Sabahları ise gün doğumunu tüm ihtişamıyla izliyorum.” Fakat ünlü ressamımız eserinde parmaklıklara yer vermiyor, bunun sebebi de ressamın özgürlüğe duydu özlem olarak algılanıyor. Ressam, genel olarak bu eserinde pek gerçekçi yaklaşmamış çünkü çizilmeyen parmaklıkların dışında bir de aslında orada olmayan köy ve kilise detayları var. Ressam bu detayları ekleyerek ne anlatmak istediği tam olarak bilinmese de tabloda gördüğümüz Selvi ağacı genellikle mezarlıklarda bulunur ve insanlara ölümü anımsatır. Bunun üstüne Van Gogh’un şu sözünü de eklersek: “Yıldızlara bakmak beni daima hayal dünyasına daldırır. Kendime sorarım, Fransa haritasındaki noktalar arasında seyahat edip belli bir noktaya ulaşıyoruz da neden gökyüzündeki bu parlak noktalara ulaşamıyoruz? Nasıl trene atlayıp Tarascon’a ya da Rouen’e gidiyorsak yıldızlara ulaşmak için de ölebiliriz.” 37 yaşında kendi kafasına sıkarak intihar etmesini çok garipsememek gerek.
Anlamı beni şaşırtan bir diğer eser ise “Çığlık”. Biraz insanı huzursuz eden bir havası olduğu birçok kişi tarafından söylenebilir. Peki bu ünlü eserin ressamı Edvard Munch bu tabloyu çizerken ne düşündü? Tabloda ön planda köprü üzerinde çığlık atan bir adam ve arka planda ise kırmızı bir gök vardır. Aslında bu tabloda onu yorumlayabileceğimiz kadar detay pek barınmamakta. Ressamın günlüğüne göre ressam gün batarken iki arkadaşıyla birlikte yürümektedir, ressam yorulup tırabzanlara yaslanmıştır. Arkadaşları ise yürümeye devam etmiştir. Ressam bu sırada doğanın çığlığını hissettiğini ifade etmiştir. Hatta bu resmi yaparken hasta olan ressam o yorgunluğun sebebini hastalığına yormuştur. Dakikalık hatta belki saniyelik gelişen bir histen doğan bir eser ancak bu kadar ilgi çekici olabilirdi. Hatta biraz fazla ilgi çekmiş olsa gerek ki bu eser 2 kere çalınmıştır.
Şimdi sırada içerisinde detaylarla anlam oluşturan bir eser var. Gustav Klimt tarafından çizilen bu tabloda uçurum kenarında öpüşen ve bir çift yer almaktadır. Bu tabloda bariz bir şekilde olmasa da bir çiftin öpüşmesindeki duygusallığı ve erotikliği görüyoruz. Erkek kadını koruyucu bir tavırla tutarken kadın da bir eliyle erkeği boynundan diğer eliyle de elinden tutarak erkeğinin hep yanında olmasını istediğini bize hissettiriyor. Kadının üzerindeki giysinin zemindeki çiçeklerle oluşturduğu uyum bu kadını toprak ana ile bağdaştırır. İkisinin de giysisi aynı tonlardadır, bunun nedeni ise ikisinin yaşadığı o tutkulu süreçte tek bir bedene kavuştuklarını hissettirmek. Kadının elbisesinden akan altın rengi iplerin çiçeği beslediği detayı da aşkın ne kadar iyileştirici olduğunu gösteriyor. Klimt çoğu resminde olduğu gibi bu resimde de altın rengine fazlasıyla yer vermiştir, bunun sebebi de babası altın oymacısı olması ve ünlü ressamımızın babasının etkisi altında kalması.
Aslında şimdi bahsedeceğim eser bir tablo değil, Leonardo Da Vinci tarafından duvara çizilmiş bir fresktir bu yüzden de yeteri kadar iyi korunamamıştır. Aslında tam olarak fresk değil çünkü Leonardo bu eser için kendi resim tekniğini geliştirdi ve duvar üzerine sulu boya uygulayarak istediği detayları yansıttı. Bu eserin anlattığı şey ise İsa Mesih’in 12 Havarisi ile beraber yediği son akşam yemeğidir. Resimde Havarislerin verdiği değişik tepkiler ve yüz ifadeleri merak uyandırmaktadır. Bu tepkilerin ve yüz ifadelerinin sebebi ise İsa’nın söylediği şu sözdür: “ Hakikatte size derim ki sizden biri beni ele verecektir.” Bu söz bütün havarilerde farklı bir etki oluşturmuştur. Birbirlerine şüpheyle bakan, tedirginlik duyan hatta sinirlenen yüz ifadeleri mevcut. Resimde yer alan herkesin el hareketleri ve mimiklerinden ne hissettiklerini anlayabiliyoruz. Peki bu hain kim? Da Vinci haini yani Yahuda’yı belli etmek için kafasını gölge içerisinde çizdi. Yahuda’nın iğrençliğini gölgeye yakıştırdı da diyebiliriz.
Comments