Biz biraz bahtsız üniversitelileriz galiba. Doğru düzgün üniversite okuyamaya, o herkesin aklına gelen üniversite hayatını yaşayamayan. Resmen sadece ülkede değil bazı durumlarda dünyada da maddi, manevi, doğal afetli bir sürece denk geldi üniversite hayatımız. Üniversiteye gittiğimi söyleyince "Oo partiler, tabii ya" gibi duyumlar alıyordum. Biz mi?
Ben bölümüm gereği hazırlık okudum. Bir hevesle başladım üniversiteye, isteyerek seçtiğim bir bölüme geldim. Zorluğuyla önce karşılaşıp biraz korktuğum ve sonra sevmeye devam ettiğim bu bölüm. Herkesin kaba görüp pek sevmediği bu dilin bölümünü okumaya niyetlendim, çok şükür hala da peşindeyim ama eğitimi yakalamaya çalışıyor gibiyiz.
Hazırlığın ilk dönemi hazırlıktan da kaynaklanan uzun sömestr tatiliyle birlikte geride kalmıştı. Bir söylenti dolanıyordu, Çin'de bir virüs varmış, çok tehlikeliymiş; Allah korusun...
Biz de nasibimizi aldık maalesef. Ülkemize uğramadan etmedi. Giriş yapmış ve tabii bunun anlık korkusu herkese yayıldı. 2. dönemdeyiz, çok da olmadı başlayalı; yemekhanedeyim. Haberler açık, televizyona da arkam dönük, kaşığı ağzıma götürmemle haberi duydum: Üniversiteler 3 hafta uzaktan eğitim görecek. Tamam, ne yapalım? Topladık eşyaları gittik. 3 haftalık kıyafet götürüp 1,5 sene kaldık yaşadığımız şehirlerde.
2.sınıftayım, üniversiteleri uzaktan eğitimle karışık şekilde açtılar. 1 sene bazı derslerimiz sınıflarda bazı derslerimiz internet üzerinden işlendi. Adaptasyon sürecimiz tekrar başladı tabii ki. Tam alışmaya, kaynaşmaya başlamışken o sene tekrar aynı şeyler yaşandı. Garip bir seneydi.
3.sınıf olduk, baktık bir şey yok. Bizim okullarımızı komple açtılar. Sadece YÖK dersleri uzaktan, onun dışında üniversitedeyiz. Buna da şükür, diyip il dönemi hayırlısıyla bitirdik. Sonra ne olsun? 2.dönemin başlamasıyla sabah bir uyandım ki yer yerinden oynamış. Kahramanmaraş merkezli deprem olmuş ve 11 ili etkilemiş. Hemen telefona sarılıp akraba, arkadaş kim varsa aradım. MEB okullarını gün içinde tatil etti ve gün içinde 1 büyük deprem daha yaşandı. Gözümüz televizyonda, hem gelişmeleri takip ediyor hem insanların can havline bakıyoruz. Bir hocamızın mailine başladığı cümle gibi "Bahar dönemi maalesef çok acı başladı." YÖK birkaç gün sonra üniversitelilerin tatilini süresiz uzatıp o kararından sonra 2 gün içinde de uzaktan eğitime geçiriyor. Neye uğradığımızı asla anlamıyoruz. Uzaktan eğitimi sevmiyoruz. Uzaktan eğitim olamadığını biliyoruz. O verimsizliği de tatsızlığı da daha önce yaşadık. Tekrar bize bu dayatılınca moralimiz daha fazla bozuluyor ve uzaktan eğitim derslerine giriyoruz, istediği kadar bozulsun moralimiz, olan bu. Uzaktan eğitim ile ilerlerken ramazan, bayram, milli bayramlar, seçim derken dönemimizde hep bir kesinti yaşanıyor ama hibrit adı altında üniversitelerimizi açıyorlar. MEB zaten kademeli olarak açmıştı okullarını. Biz uzaktan uzağa devamdık. Hibritle de başlıyoruz. Üniversitelerimizin uygunluğu, uygun olmayışı mühim değil başlıyoruz. Sınavlarımız ona göre ayarlanıyor, karara bağlanıyor.
Ve mezuniyet! Ben mezun olmuyorum, her sene olduğu gibi bir sürü arkadaşımı mezun ediyorum. Her sene mutlaka mezun verdim, uğurladım. İlk defa bir mezuniyette üzüldüm. İstiklal Marşını dolu dolu hissederek söyledim ve mezunlara dişimi sıkıp yutkunarak baktım. Geleceğiniz aydınlık olsun... Tabii üzüntünün üstünü örten bir sevinç mutlaka vardı ki zaten görünen oydu. Sahada o köşeden bu kenara dolandım durdum. Kimi gördüysem tebrik ettim. 4 yıllık üniversite hayatının 2 yılını uzaktan eğitim ile geçirdik. Mezun olanların bölüm seneleri elbette farklıydı ama bu 4 ve 2 yıl hemen hemen bütün Türkiye'deki öğrenciler için geçerliydi.
Törenden sonra bir hocamı gördüm mezun olmuş arkadaşımla konuşurken. "Seneye sıra bizde artık hocam" dedim "tabii uzaktan eğitim falan olmazsa". "Yok" dedi "Tamam bitti işte, seneye yüzyüze" İnşallah hocam...
Bu satırlara yazmadığım orman yangınları, ekonomik kriz de es geçemeyeceğim şeylerdi o yüzden ekliyorum. Benim 1 senem daha var hesaben. En azından onun uzaktan eğitim araya girmeden başlayıp bitmesini temenni ediyoruz. Bir düzgün okuyalım, gerçekten istiyoruz. Artık kendimizle dalga geçmeye başladık zaten, geçmezsek bu koca nesil delirir. Uzaktan eğitim ile mezun olmuşumdur başlığı altında şakalar yapıyoruz ve her şaka bir gerçeklik taşıyor maalesef ki. Biz espriler yapıp biz gülüyoruz, bazen bu bizi de aşıyor, bizden başkaları da yapıp gülüyor ve biz de gülmelerine eşlik ediyoruz. Ne yapalım? Kendimizi bir şekilde geliştirip alanlarımıza göre yetiştirmeliyiz evet ama bu olanların bizi ciddi derecede etkilediği bariz. Bu sıkıntı sadece bizim verimsiz mezun olmamızda değil bu sıkıntı gelecekte bu kişilerden eğitim alacak, hizmet görecek halkın da sıkıntısı. Umuyorum ki bir şeyler toparlanır, donanımlı bireyler yetişir, eksikler gelişir...
Sümeyye EVİS
Comments