Bu kitap, yazarın şehirler hakkındaki yazılarını içermektedir. Şehirlerin tarihi, sosyo-kültürel yapısı ve folkloru hakkında kapsamlı bir değerlendirmeye sahiptir. Tanpınar, şehirlerin eski hali ve yeni halini analiz etmektedir ve eserinde şehrin ruhunu yansıtmaya çalışır. Şehrin içinde bıraktığı hüznü anlatır. Ayrıca eşsiz müziği ve mimarisinden tutup diğer tüm unsurları açısından değerlendirmektedir. Tanpınar, geçmiş ile bugün, gelenek ile muasır arasında bir sentez arar. Geçmişte her şeye değer veren ve ileriye doğru değişen bir toplum var gibi görünüyor. Uzun ve sarsıcı bir deneyim olarak nitelendirdiği medeniyet değişimi Entelektüel olarak karşılaştığı en önemli sorun olmuştur. Bu beş şehirde yapılan işler, kişisel ve toplumsal kişilik istencinin bir yapıtı olarak görülebilir. Tanpınar'ın eserini Yahya Kemal'e adaması önemli bir husustur. Tanpınar eseri yayınladıktan sonra şişirilmiş cümleler, rastgele açıklamalar ve tekrarlar olduğunu söyleyerek bir özeleştiri yapmıştır.
Beş Şehir'in hakikat mevzusu yaşamımızda kaybolan şeylerin ardından dinlenen yeis ile yeniye karşı beslenen güçlü istektir. Daha önceki ile yeninin mütemadiyen bir çatışmasıdır gerçeğinde Beş Şehir. Tanpınar gerçeğin penceresinden bakarak yapıcı eylemlerde bulunmuştur. Kenti kendini anlatmak için yaşayan bir varlık olarak tanımlar. Her birinin farklı bir kişiliği vardır. Zaman, geçmiş tarihte kalmaktan daha fazlasıdır. Kaldı ki insan olarak bir kente kıyasla kısacık ömründe uyum sağlamanın, görmenin, duymanın, hissetmenin tüm izleri belleğindedir. Tıpkı insanlar gibi mekanlar da yüzyıllardır tanık oldukları yaşamlarının izlerini biriktirebilir ve belleklerinde bulundurabilirler. Ahmet Hamdi Tanpınar, kitabında bu canlılığı ve sürekliliği okuyucularına doğru bir şekilde anlatır.
Bu kitabın bu kadar etkileyici olmasının en önemli nedeni, yazarın okuyucuyu anlattığı şehre götürmesi ve mekânı kaplayan tarihi atmosferi okuyucuya hissettirmesidir. Tarih kitabının gizli ve muğlak sayfaları, şehrin öne çıkan olayları, vakalar ve karakterler yazarın sezgisine göre farklı anlamlar göstermekte ve anlatılan hikayeler her sayfanın okuyucusunu büyülemektedir. Beş şehir, okumanın başlarında bakmak ve görmek arasındaki farkı vurgular. Eserin analizi, bariz bir algının ürünü olan sadece birkaç taş toplamak olarak görülüyor. Ancak hepsinin kendi dili var ama endişelenen ve bilmek isteyenlerle konuşuyorlar. Ahmet Hamdi Tanpınar da bu noktada Beş Şehir adlı kitabında tarihsel bilgi ve mekân ilişkisine değinmiştir. Tanpınar, kentin tarihi, döneminin sosyal yapısı ve sonrasında yaşanan toplumsal dönüşüm, ekonomik yaşam, mimari özellikler ve sanat algısı hakkında ayrıntılı bilgi verir. Aynı zamanda İstanbul tanımlamasında sosyal hayatın bir parçası olan mahalle kahvelerine de yer verilmiştir.
Anlatıda yazar konusuna oldukça iyi odaklanmıştır. Yazarın yaklaşımı okuyucuya mekânı ve zamanı yaşatır niteliktedir. En büyük özelliği, eserlerinin dile ve kavramlara yeni boyutlar kazandırmasıdır. Kendi deyimiyle, dilin kapısından içeri girdi. Bu kitap onun tarafından, uzayın katı tanımına neredeyse meydan okuyan ve zamanın sonsuzluğunu kanıtlayan derin tarihi mirasa sahip beş şehir hakkında yazılmıştır. Yazar, kentin birikimini en iyi şekilde kullanarak okuyucuya yeni ve tamamen özel bir mekân ve zaman tanımı sunar. Ahmet Hamdi Tanpınar okurlarını memlekete, hatta Selçuklulara, Kurtuluş Savaşı'nda Osmanlı'ya, Türkiye'ye ve çocukluğuna götürmüştür. Okuyucunun zihninde zamanın ötesinde bir ufuk açacak bu kitap, kentin sürekli yenilenen toplumsal hafızasına değer verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Tüm bu özellikler göz önüne alındığında Beş Şehir'i nesir monografileri ile belli başlı şiir tarzlarının bir karışımı olarak görmek daha doğru olur. Yazar her ne kadar yenilik yapmaya çalışsa da Osmanlı medeniyet ve kültürünün yavaş yavaş ortadan kaybolmasından ve onları besleyen büyük değerlerden kaynaklanan tükenmez bir gurbet özlemidir.
Ülkenin, şehrin ve anlatıcının öykülenmesi alakalıdır. Dolayısıyla hususi nitelik ve kolektif kimlik birleşir. Anlatıcı anlatıda bazen asıl olandır, bazı hikayelerde sadece bir gözlemcidir ya da hiç rol oynamaz. Anlatıcı figürü kullandığı dilden kaynaklı olarak bilgin ve erkeksi tasvirlidir. Anlatıcının bilgi ve bilincinin kaynağı, kendi tecrübesi, yazılı ve sözlü kaynaklarıdır. Yazılı materyaller arasında tarihi kitaplar, gezi notları ve hatıralar yer alır. Anlatıcının çevresi ve yaşadığı şehirdeki yerel halk sözlü kaynağı oluşturmaktadır. Tanpınar Ankara'yı bir savaşçı olarak tasvir eder. Atatürk ile İsmet İnönü'yü Anadolu'nun Türk fatihleri arasında önemli görür. Ankara'daki var olan durumu gerçek bir tahkiye olarak tasvir eder, lakin romantik bir ton alarak hikâyeye kurgusal öğeler ilave eder.
Erzurum'un Tanpınar tarafından cesur ve deneyimli bir aziz olarak karakterize edildiği görülür. Anlatıcı, şehri anlatırken ve ülkenin yaratılışını incelerken babacı bir tavır sergiler. Anlatıcı, Ankara ve Erzurum'u baba figürü Atatürk ve milli mücadele ile ve Alparslan ile Malazgirt arasındaki savaşla ilişkilendirdiği için erkekleştirir. Konya, Bursa ve İstanbul, savaşçı yanlarından çok güzellikleri ile anlatılmaktadır. Tanpınar, beş şehirdeki yerlerden geçmişe yolculuk ederek zaman ve mekân akışkanlığı ve ölçeklenebilirlik sağlıyor. Beş Şehir’de anlatı iki yönlüdür. Dış tabaka, anlatıcının ve beş şehrin hikayesidir. Her kısmın ilaveten epey alt hikayesi vardır. İç tabaka ulusun hikayesidir. Aslında kentin hikayesi, bir milletin belirli bir coğrafi çevrede oluşum sürecini ve tarihsel bir süreci anlatır.
Birinci bölümde hikâye, modern zamanlardaki bağımsızlık mücadelesinden sonra henüz kurulan ülkenin başkenti Ankara ile başlıyor. Birinci bölümden sonra şehirler Türklerin fethettikleri sırayla anlatılmıştır. Dolayısıyla hikâye yeni zamanlarda başlayıp sonrasında kronolojik geçmiş anlatısına bürünür. Bu öngörülebilir kurgusal anlatıda, anlatıcı genellikle his esaslı incelemeler yapar.
Commentaires