top of page

Affetmenin Gücü Mü Yoksa Güçsüzlüğü Mü?


 

Affetmek. Hem bu kadar büyük bir yük olup hem de insan hayatına bu kadar etki eden bir rahatlama etkisi yaşatan bir kelime daha var mıdır? Birini bağışlamak asil bir davranış olmanın yanı sıra kişiye şifa verme potansiyeli de vardır. Tabii ki diğer her şeyde olduğu gibi bu konuda da ciddiysen ve samimiysen geçerlidir. Çatışmalardan kaçınmak veya “daha onurlu bir insan” olmak ile gerçekten olayları konuşup, davranışları kabul edip, kendinize iyileşmek için zaman verme arasında büyük bir fark vardır. İlki büyük ihtimalle bünyenizde ters bir etki yaratacaktır.



Hazır olmadan affetme eğiliminde bulunmak aslında toplumun bize dayattığı ahlaki bir baskıdır. Ne de olsa bir durumun ya da anlaşmanın üstesinden gelmenin en iyi yolunun affetmek ve unutmak olduğu toplum tarafından sürekli söylenmekte. Fakat; bu fikir her zaman en iyi yöntem olmayabilir. Birini affetmek verilen zararı anlamayı ve kabul etmeyi, bu da sizi inciten kişiyle bir tür ilişkiye devam etmek için yapılan seçimi gerektirir. Bu da unutmanın antitezidir. Ama eğer unutmayı seçersek, o zaman hala bu kişinin hiç zarar vermemiş versiyonu ile ilişki yaşamaya çalışıyoruz demektir.


Tabii ki size, sürekli verilen zarara odaklanın ya da kin besleyin demiyoruz. Bu elbette iyi bir fikir değil. Birine duyulan öfkenin en büyük sebeplerinden biri verilen zararı ya da olumsuz yönlerini hatırlarken diğer yandan da bu kişilere gösterilen erdemli tavırlar düşünülüyor. İster istemez haklı bir öfke bünyeyi sarıyor. Ortaya çıkan kurban rolü bu kırgınlıklara takılı kalınmasına sebep oluyor.

Bu sebeple, affetmek iyi bir üne sahiptir. Birini bir kez bağışladığınızda tüy gibi hafif hissedersiniz. Affetmenin stresi azalttığı ve ruh sağlığını arttırdığı görülmüştür. Fakat; dediğimiz gibi affetmenin bu yönlerini sadece “gerçekten” affettiğinizde size gelir. Birilerinin başı ağrımasın ya da kişisel baskıya yenik düştüğünüz için değil. Hazır olmadan girdiğiniz bu affetme süreci bir nevi kendinize ihanettir. Öncelikle, kendinize hissetmek için izin vermelisiniz. Bu da size iyileşmek için ihtiyacınız neye ihtiyacınız olduğunu belirlemenizi sağlayacaktır. Bu bir öfke, patlama, durgunluk, ilgi, mesafe yani her şey olabilir. Bu adımları atmadan size verilen özrü kabul ediyorsanız maalesef ilerlemeye hazır değilsiniz.



Bu kaçınmalar sadece incindiğiniz gerçeğini zihninizden uzaklaştırmak için yaptığınız bir eyleme dönüşüyor. Sebep olunan acıyı etkili bir şekilde işlememek veya ele almamakla, bunun gelecekte yeniden ortaya çıkma riskini de artırırsınız. Peki, bunun gerçek bir affetme olup olmadığını günlük hayatta nasıl anlarız?


Kendinize şu soruları sorabilirsiniz: “Ben bu kişiye kendimi mecbur hissediyor muyum?” ya da “Bu kavgadan kaçmak mı istiyorum? O kişiye ihtiyaç mı duyuyorum?” bunların cevaplarını kendinize dürüst bir şeklide verdiğinizde durumu çözeceksiniz. Bunlar anlamanıza yardımcı olmadıysa eğer, bir de “gerçek affetme” nasıl olur bir de gelin ona bakalım.



Bütün bu “gerçekten” affetme sürecine kendinize kişisel bir bakım hazırlayarak başlamalısınız. Sınırlarınızı yönetmeniz ve sizi inciten kişiye yeniden güven duyabileceğiniz süreyi ve alanı kendinize vermelisiniz. Fiziksel, duygusal ya da başka bir şey olsun, size yönelik tehdidin geçmişte kaldığını gerçekten hissettiğinizde gerçek bağışlama mümkün olabilir. Bu süreci yaşarken başka birinin size nasıl hissetmeniz gerektiğini veya ne zaman affetme zamanı geldiğini söylemesine izin vermeden; bu ilişkide gerçekte nasıl hissettiğinizi ve affetmenin sizin için ne anlama geldiğini anlamak da önemlidir. Bu duyguları halı altına atmamak sizi inciten kişiyle olan ilişkinizi nasıl iyileştireceğinizi anlamanın da anahtarını da verebilir.


Bağışlamayı bu şekilde ele almak, dürüstlük ve kabullenme eşliğinde birini affetme kapasitesini bulmanıza yardımcı olur.

 


Comments


bottom of page